Zac'in beni aldattığını öğrendiğim gün, evdeki her şeyi paramparça ettim. Hizmetçi kadın telaşla onu defalarca aradı.
"Sayın Saunders, Hanımefendi yine evde kriz geçiriyor."
Şaşkınlıkla orada dikildim, sonra halıya yığıldım. Zac aceleyle geri geldiğinde, yüzünde derin bir yorgunluk vardı.
"Sammi, yine neyin var?" diye sordu, yorgun bir elle kravatını gevşetirken.
Tuttuğu düğümü görünce bir anlık bir şaşkınlık yaşadım. Sabah ona Windsor düğümü yapmıştım. Ama şimdi, karmaşık bir Eldredge düğümü vardı - bu düğümü sadece eski sekreteri Jemma Jacobs bağlayabiliyordu.
O hala sekreteriyken, işlerinde her zaman beceriksizdi. Yine de Zac ona karşı alışılmadık derecede sabırlıydı. Bir keresinde ona nedenini sormuştum ve bana şöyle açıklamıştı: "Sammi, onda da senin gibi bir azim var."
O zamanlar pek önemsememiştim, sadece işyerindeki bir yeniye şans vermek istediğini varsaymıştım.
İşler ancak Zac ondan daha sık bahsetmeye başladığında değişmeye başladı. Hatalarından sürekli şikayet etmesine rağmen, ifadesinde gizli bir sevgi vardı.
Bir gün büyük bir tartışma yaşadık ve Jemma'yı kovması konusunda ısrar ettim. Bana çatık kaşlarla ve soğuk bir tonla baktı.
"Sammi, sen her zaman hiçbir şeyden olay çıkarmayı seversin."
Sonunda isteksizce kabul etti. O anda, bir savaşı kazanmışım gibi muzaffer bir tatmin hissettim. Ama önemli bir şeyi unuttum - bir erkek aldatmaya karar verdiğinde, onu durdurmanın bir yolu yoktur.
Zac, Jemma'yı şirkette değiştirdi, ancak onu yatağına da aldı ve şimdiye kadar onu şımarttı. Aptal gibi habersiz kalmamı soğukkanlılıkla izledi.
Halıda oturmuş, ona bakıyordum. "Jemma ayrıldıktan sonra nereye gitti?"
Bir anda Zac'in yüzü karardı. "Bugün böyle bir kriz geçirmenizin nedeni bu mu, şüpheci davranmanız falan?"
Onu çok iyi tanıyordum, suçluluğu gizleyen öfkesini kolayca görüyordum. Bu yüzden, aldığım fotoğrafları teker teker önüne koydum. Her resim, aralarındaki yakınlığı canlı bir şekilde gösteriyordu ve inkar etmeye yer bırakmıyordu. Tanrı'nın izniyle, bu ihanetin bedelini ödeyecekti.
















