## Bölüm 11: Buluşma Kimsenin Ağzından: Ken hala yatağındaydı. "Bugün o gün. Artık tamamen hazırım," diye düşündü Ken. Sonra kalktı ve yataktan inmek için bir amuda kalktı. Ama başbakan elinde bir zarfla içeri girdi. Ken ona yaklaştı. "Şimdi gitmeli miyim?" diye sordu başbakana. Başbakan Dean başını salladı ve Ken'in masasına doğru yürüdü. Zarfı oraya koydu ve açtı. Sonra dosyaları masanın üzerine yaydı. Ken meraklandı ve Başbakan'ın yanına ışınlandı. Dosyaları taradı ve sonra başbakana baktı, "Bunlar ne?" diye sordu Ken. Başbakan Ken'e baktı. "Sultânım, bunlar potansiyel hedeflerinizin profilleri. Lütfen içlerinden birini seçin," dedi Başbakan Dean. Ken onu başıyla onayladı ve dosyaları taradı. Ama birine takıldı. "Madeleine Wright, diğer adıyla Mandy Wright," diye okudu Ken. Sonra Mandy'nin dosyasını inceledi ve sırıttı. "Bu popüler ünlüyü hedef alacağım. Bence savunmasız," diye tahmin etti Ken. Başbakan Dean başını eğdi ve Ken'e baktı. "Neden böyle düşünüyorsunuz, Sultânım?" diye sordu. "Çünkü burada her zaman kalbi kırık olduğu yazıyor, beni görür görmez hemen bana aşık olacak ve yakışıklılığıma karşı koyamayacak! Hahaha!" diye böbürlendi ve güldü Ken. Başbakan Dean hala duygusuz bir yüz ifadesi gösteriyordu, sonra bir kez elini çırptı. "Pekâlâ, Paris, Fransa'ya gitmelisiniz. Görevinizi tamamlamak için 2 insan yılı var. İyi şanslar, Sultânım," dedi Başbakan Dean. Ken ona sırıttı. "Hazırım ve Mandy Wright'ı öldüreceğim," dedi kararlılıkla. Ken'in kurt adam krallığından ayrılması ve Azrail'den bir görev alması, imajlarını korumak için bir sır olarak kalmalıydı. Ayrılmadan önce Ken, babasının ofisine gitmeye karar verdi. "Hünkârım, bir insanı öldürmek için tamamen donatıldım. Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım," dedi Ken ciddi bir yüz ifadesiyle. Kral Kaizer sandalyesinden kalktı ve Ken'e döndü. "Oğlum, iyi şanslar. Seni bekleyeceğim. Yakında bu krallığı sen yönetecksin," dedi Kral Kaizer. Ken başını salladı ve eğildi. Sonra ofisten ayrıldı ama dışarıda Ren duruyordu. "Burada ne yapıyorsun?" diye sordu Ken kardeşine. Ren ona yaklaştı. "İyi şanslar Ken. Bakalım başarılı olacak mısın. Olmazsan, seni bir daha asla görmeyeceğim," dedi Ren ve sonra Ken'e sırıttı. Daha da yaklaştı. "Başarısız olursan, öldürüleceksin ve ben halef olacağım," diye fısıldadı Ren, Ken'le alay ederken. Ken ona baktı ve Ren'i itti. "Başarılı olacağım, küçük kardeşine güven," diye karşılık verdi Ken alaycı bir şekilde. Ren'den uzaklaştı ve onu görmezden geldi. Ken saraylarından ayrıldı ve sonra ön bahçelerinde zıpladı. "Her şeyi özleyeceğim, ama geri döneceğim ve herkesi gururlandıracağım!" dedi kendi kendine zıplarken. Kuyunun bulunduğu bahçeye geldi. Oraya oturdu, kuyuya baktı ve aşağı baktı. "Mandy Wright, seni öldüreceğim!" diye bağırdı ve sonra kuyuya atladı. Ken insan dünyasına geldi ve Eyfel Kulesi'nin altında yatıyordu. Kalktı ve sırtına dokundu. "Ugh, acıyor ha?" diye mırıldandı. Ama sonra bir şey duydu. "Hey, sen o popüler aktris Mandy misin?" Ken'in gözleri bir yerden duyduğu gibi irileşti. Ken'in kulakları konumunu bulmak için hareket ediyordu. "Çok şanslıyım! Mandy hemen yakında," diye düşündü Ken. Etrafta dolaştı ve tam konumu aradı. Ken sonunda onları buldu ama Mandy ve iki serserinin fotoğraflarını çektiği ve şimdi onu soymak istedikleri sahneyi gördü. "Hey, cüzdanın veya telefonun nerede? Sadece onu bize ver," dedi biri. Mandy başını salladı. "Hayır! Size vermeyeceğim!" Sonra ayağa kalkmaya çalıştı ama yere düştü. Ağzı açık kaldı ve serserilerden kaçmak istedi. Ken ağzını büktü ve kollarını gerdi. "Gösteri zamanı!" dedi sırıtarak. Ken iki serserinin önünde atladı. İki serseri Mandy'yi kovalamaktan vazgeçti. Ken kırmızı gözlerini ve dişlerini gösterdi. İki serseri korktu ve kaçtı. "Aahhh! Canavar!" diye bağırdılar hep bir ağızdan. Mandy çok sarhoş ve sersem olduğu için koşmayı bıraktı ama yavaşça arkasını döndü. "Sen kimsin?" diye mırıldandı görüşü çok bulanıkken. Ken'in sırtını görebiliyordu ama çok bulanıktı. Mandy sonra bayıldı. Ken arkasını döndü ve Mandy'nin yerde yığıldığını gördü. Sonra ona hızlı bir şekilde yaklaştı ve onu gelin gibi kucakladı. "Seni öldürmek için çok heyecanlıyım, Mandy Wright," diye mırıldandı Ken ona bakarken. Ken yürüyordu ve nereye gitmesi gerektiğini merak ediyordu. "Evi nerede? Araştırmalarımıza göre apartmanın çatı katında yaşıyor ama etrafta bir sürü bina var," diye sordu Ken kendi kendine etrafındaki binalara bakarken. "Aa? O Mandy mi?" Birisi onları gördü ve Mandy'yi tanıdı. Ken'in gözleri irileşti ve Mandy'nin yüzünü saçıyla kapattı. "Eyvah, mahvoldum! Onu kaçırdığımı düşünebilirler ve burada kötü adam ben olurum! Hayır hayır! Burada bir kahraman olmalıyım!" diye düşündü Ken, planının başarısız olacağından endişelenirken. Sonra ışınlandı ve Mandy'yi hala taşıyarak belirli bir binanın en tepesine gitti. Mandy hala baygındı. Ona baktı. "Belki de ünlü değil, normal birini seçmeliydim!" dedi ve hayal kırıklığına uğradı. Ken hala Mandy'yi taşıyarak bölgede zıplarken Mandy'nin çatı katını arıyordu. Ken hala bulamamıştı ve sadece Mandy için bir otel odası ayırtmaya karar verdi. Mandy'yi onun için ayırttığı odaya getirdi. Onu yatağa yatırdı ama Ken Mandy'nin yatağını düzeltirken ve Mandy'nin gözlerine bakarken Mandy'nin gözleri açıldı. Ken'in gözleri irileşti. "Kahretsin, beni yakaladı," diye düşündü Ken. Ama Mandy yüzünü yakaladı ve Ken'in dudaklarından öptü. Ken çok şaşırmıştı ve hareket bile edemiyordu.