Judy'nin Ağzından "Kapa çeneni!" diye soludu. "Ciddi misin?? Gavin Landry'nin VIP süitine mi gittin? Hani, bildiğimiz O Gavin Landry?!" Neredeyse üzerine atlayacaktım; çok yüksek sesle konuşuyordu! "Sesini alçalt!" diye azarladım, ellerimle ağzını kapatmaya çalışırken, ama çok hızlıydı ve benden kaçtı. "En yakın arkadaşım dün gece Gavin Landry'nin otel odasına gidip bana şimdiye kadar söylememişken nasıl sesimi alçak tutabilirim ki!" diye bağırdı. Nan, nişan partisinin yapıldığı otel restoranında garsondu. Carter Resorts adlı otel, insan topraklarındaydı ve Gümüş Hilal sürüsünün Deltası olan Patrick Carter'a aitti. Bu da Gavin Landry'nin sürüsüydü. Dün gece Gavin'i orada görmek beni şaşırtmadı, özellikle de kızının gelin adayı olduğu düşünülürse. Otelde VIP süiti olması beni daha az şaşırttı. İç çektim. "Her şey çok hızlı oldu ve biraz fazla içmiştim," diye itiraf ettim. "Eve geldiğimde başka şeyler olduğu için neredeyse unuttum." Kollarımı vücudumun etrafına sardım ve endişeli gözlerine baktım. "Başka ne oldu?" diye sordu, sesi fısıltıya düşerek. Derin bir nefes aldım ve Nan'e her şeyi anlattım, Ethan'ın gelip babamın borcunu ödemesi karşılığında metresi olmamı istemesine kadar. Konuşmam bittiğinde, Nan'in ağzı açık kalmıştı. "O pisliğin küstahlığına bak!" diye tısladı. "Buna nasıl cüret eder! Seni reddetti ve şimdi senin küçük fahişen olmanı istiyor?! Hiç utanması yok." "Ne yapacağımı bilmiyorum, Nan," diye fısıldadım. "Babamın borcunu ödemek için 5 milyon doları asla denkleştiremem." Düşüncelerimiz bizi esir alırken ikimiz de sessizliğe büründük ve sonra yüzü aydınlandı. O ifadeyi iyi tanıyordum ve yüzünde bir gülümseme yayılırken gerginleştim. Hemen bir fikri olduğunu anladım ve ayrıca bundan hoşlanmayacağımı da biliyordum. "Sana gömleğini giymen için verdiğini söylemiştin?" diye sordu. Başımı salladım. Soluksuz kaldı ve kolumu yakaladı. "Apaçık değil mi, Judy? Gavin senden hoşlanıyor. Sana gömleğini vermesinin tek nedeni bu. Kokusu üzerine sinsin istedi! Çok seçici. Garson olarak geçirdiğim tüm süre boyunca, sana teklifte bulunan ilk kadın sensin." Ağzım açık kaldı. Aklını kaçırmıştı. "Gavin benden hoşlanmıyor," dedim, başımı sallayarak. "Bana gömleğini verdi çünkü benimki yırtılmıştı. Bunda bir şey yoktu." "Neden umursasın ki?" diye sordu Nan, kollarını göğsünde kavuşturarak. "O Gavin Landry ve bunların hiçbirini umursamasına gerek yok. Ayrıca, seni ateşli bir şekilde öptüğünü söylemiştin. Onunla sonuna kadar gitmeye hazırdın, ki bu çok büyük bir şey çünkü evlenene kadar beklemeyi planlıyordun. Dün gece bir tür bağlantı olmalıydı." Ellerime baktım. "Ya da belki de sadece inciniyordum ve Ethan'dan intikam almak istiyordum," diye mırıldandım. "Ayrıca, biraz fazla içmiştim." "Sarhoşken yapılanlar ayıkken düşünülendir gibi bir şey," dedi, sözlerimi savurarak. Sonra sırıttı. "Bunu kendi avantajına kullanabilirsin. Düğün gecen için aldığın iç çamaşırı hala duruyor mu? Gavin'e küçük bir ziyaret yapıp ona reddedemeyeceği bir teklifte bulunmalısın." ___ O kelimeleri söylediği anda bunun kötü bir fikir olduğunu biliyordum, ama sözleri günün ve gecenin geri kalanında aklımda tekrar etmeye devam etti. Ertesi sabah uyandığımda, kararımı vermiştim. Dolabıma gittim ve kırmızı iç çamaşırıma aldım. Sadece bir kez denemiştim ve onu giyerken biraz çekiniyordum, ama düğün gecemde kendimi tamamen Ethan'a verdiğimde ne giydiğimin önemi olmayacağını biliyordum. Bu düşünceyle kalbim acıdı ve tekrar ağlamaya başlamadan önce hızla kafamdan sildim. İç çamaşırını giydim ve uzun bir trençkot aldım, vücudumun etrafına sardım. Saçlarımı açık bıraktım ve özelliklerimi ortaya çıkarmak için biraz makyaj yaptım. Son bir iki gündür annem ya avukatlarla telefonda konuşuyordu, ya babamı hapishanede ziyaret ediyordu ya da odasındaydı. Ethan'ın bize yardım etmeyeceğini söylediğimden beri onu zar zor görmüş veya konuşmuştum. Onu hayal kırıklığına uğrattığımı bilmekten nefret ediyordum, ama umarım bu tüm sorunlarımızı çözerdi. Gavin'in ofisinin nerede olduğu sır değildi; herkes ünlü Gavin Landry Corporation'ı biliyordu. Ön kapıdan girdiğimde, resepsiyonist bilgisayarında bir şeyler yazıyordu. Masaya yaklaşırken bana zar zor baktı. "Günaydın, Gavin Landry ile görüşmeye geldim," dedim olabildiğince nazik bir şekilde. Resepsiyonist yukarı doğru bana baktı ve birkaç kez gözlerini kırpıştırdı, pek memnun görünmüyordu. "Randevunuz var mı?" "Şey, hayır, ama-" "Bakın, buna ayıracak vaktim yok. Sayısız kadın buraya gelip Gavin ile konuşmak istiyor ve onlara ne söylüyorsam size de onu söyleyeceğim. Bay Landry inanılmaz derecede meşgul ve başka bir hayran kızla uğraşacak vakti veya sabrı yok," dedi acı bir şekilde. "Ve bana gelmek isteyenleri geri çevirme hakkını sana ne veriyor?" Derin bir ses gürledi.