Serenity gülümseyerek, "Kuzenine ne ihtiyacım var ki? Onun bir kız arkadaşı var. Artık çok geç çünkü evraklar imzalandı! Aramızda kalsın, ablamın bilmesine izin verme. Onun üzülmesini istemiyorum." dedi. Jasmine nutkunun tutulduğunu hissetti. En yakın arkadaşı kesinlikle çok büyük bir işe kalkışmıştı. "Milyarderle gözü kapalı evlenmeyi konu alan bir sürü Lifetime filmi ve aşk romanı var. Belki senin durumun da böyledir, Seren." Serenity, en yakın arkadaşının kafasına vurarak, "Eminim dükkandaki tüm kadın romanlarını okuyorsundur. İlk görüşte milyarderle evlenme hayalleri kuruyorsun. Sence her yer milyarder kaynıyor mu?" diye sordu alaycı bir şekilde. Jasmine, Serenity'nin haklı olduğunu düşünerek şişliği ovuşturdu ve iç geçirdi. Sonra sordu: "Kocanın evi nerede?" "Brynfield." "Fena değil. İyi bir semt ve ulaşımı kolay. Artı, dükkanımıza da uzak değil. Kocan nerede çalışıyor? Wiltspoon'da ve Brynfield gibi pahalı bir semtte ev aldığına göre çok para kazanıyor olmalı. Maaşı ne kadar? İpoteğe yardımın gerekiyor mu?" "Seren, eğer ipoteğe katkıda bulunmanı istiyorsa adını tapuya yazdır. Kendini korumak için. Uğursuzluk getirmek istemem ama ayrılıp boşandığınızda hiçbir şey alamayacaksın çünkü bu evlilik öncesi edinilmiş bir mülk." Serenity, en yakın arkadaşının yüzünü inceleyerek, "Ablama benziyorsun. Evi tamamen ödeyerek satın aldı, yani ipotek yok. Bir kuruş harcamadığım bir şey için adımı tapuya yazdırmak hoş olmaz diye düşünüyorum." diye cevap verdi. Jasmine, "Karıkoca iyi geçinirse önemli olmaz." diye karşılık verdi. Serenity, eniştesinin evlendiklerinden önce aile evini aldığını fark etti. Ayrıca aylık ev kredisini de ödüyordu ama tadilat Liberty'nin parasıyla yapılmıştı. Yine de Liberty'nin adı tapuda geçmiyordu. Eniştesinin Liberty'yi parayı çarçur etmekle suçladığını hatırlayan Serenity, ablası için endişelenmeye başladı. Bir gün bu konuyu ablasıyla konuşması gerekiyordu. Serenity gece saat on birde dükkanı kapattı. Jasmine'in evi yakında olduğu ve bir aile üyesi ona akşam yemeği ısmarlayacağı için Serenity, Jasmine'e eve gitmesini söyledi. Ana kapıyı kapattıktan sonra Serenity, anahtarlarını çıkardı ve elektrikli bisikletine doğru yürüdü. Ablasına ait dairenin önüne gelene kadar yirmi dakika kadar yol aldı. Serenity, bisikleti park ettiğinde artık orada yaşamadığını fark etti. Başını kaldırarak ablasının oturduğu kata baktı ve ışıkların sönük olduğunu gördü. Kendini kötü hissetse de Serenity, üç kişilik aileyi kendi hallerine bıraktı ve elektrikli bisikletiyle geceye doğru yol aldı. Brynfield'e vardığında gece yarısı olmuştu. Kapıyı iterek içeri girdiğinde onu bir karanlık karşıladı. Burası sanki hiç kimsenin yaşamadığı bir yer gibiydi. Pijamalarını valizden alan Serenity, sıcak bir duş aldı ve yorgunluğun onu uykuya sürüklemesine izin verdi. Bu sırada Zachary, korumalarıyla çevrili bir şekilde, ailesine ait olan Wiltspoon Oteli'nden çıktı. Büyük bir müşteriyle büyük bir anlaşma yapmış ve müşterinin başkanlık süitinde kalmasını ayarlamıştı. Yeni karısı aklına gelince Zachary, eve gitmeye karar verdi. "Efendim, köşk mü yoksa tepedeki villa mı?" Köşk, York ailesinin eviydi, tepedeki villa ise Zachary'ye ait bir mülktü. Kalıcı ikametgahı villa olmasına rağmen, zaman zaman köşke gidip ailenin büyükleriyle akşam yemeği yiyordu. "Brynfield'e."