Çıkış yolu yoktu – arkadaşım beni baloya sürükledi. İçeri girer girmez, Mel bizi bara çekti ve kulağıma fısıldadı: "Bu gece açık bar var, bu yüzden tüm o üzüntü gidene kadar içeceksin!" Mel elinde iki tane daha tutarken bana iki tekila shot verdi. "Hadi bunları içelim!" Tekilaları devirdik ve Fred zaten her birimize birer cosmopolitan veriyordu. Melissa beni dans pistine sürükledi ve aslında eğleniyordum. Yavaş bir şarkı çalmaya başlayınca, Fred ve Mel birlikte dans etmeye başladılar. Bunu büfeye gitmek için bir işaret olarak aldım ama oraya varamadım. Birinin elimi tuttuğunu hissettim ve arkamı döndüğümde, siyah maskeli bir adam bana gülümsüyordu – ne gülümseme ama! Elimi öptü ve beni kendine çekti, kısık bir sesle kulağıma fısıldadı: "Eminim odadaki en güzel kadın bana bir dansı çok görmeyecektir, değil mi?" "Neden olmasın? Hadi dans edelim," diye karşılık verdim gülümseyerek. O baştan çıkarıcı kısık sese ve o muhteşem çarpık gülümsemeye karşı koymak imkansızdı! Uzun boylu, geniş omuzlu, çekici bir gülümsemesi ve neredeyse menekşe rengi kadar mavi gözleri vardı. Günahkarca baştan çıkarıcı dudakları, kahverengi saçları vardı ve beni belimden çektiğinde ellerimi göğsüne koydum ve kaslı bir duvar olduğunu hissettim. Maske yüzünü gizlese de, çok çekici ve büyüleyiciydi. "Geldiğinden beri seni izliyorum," diye fısıldadı bu gizemli adam kulağıma. "Çok güzelsin!" "Çok naziksiniz. Ama buralı değilsiniz, değil mi?" Otorite yayan güçlü bir duruşu vardı. "Hayır. Bir arkadaşım beni bu partiye gelmeye ikna etti." "Görünüşe göre ortak bir noktamız var – arkadaşlarım beni de gelmeye ikna etti." "Ne şanslıyım!" "Nedenmiş o?" diye gülümsedim. "Çünkü seni gördüğüm anda büyülendim. Çok çarpıcısın." Kulağıma fısıldarken tüylerim diken diken oldu, yüzümün kızardığını ve vücudumun karıncalandığını hissettim - beni gerçekten büyülemişti. "Maskeyle bile mi?" "Maskeyle bile! Çok güzelsin." "Çok etkileyicisiniz." "Etkileyici olduğumu mu düşünüyorsun?" "Öyle olduğunu biliyorsun. Ve yakışıklısın da." "Gördüğün şeyi beğenmene sevindim." "Peki ne işle meşgulsün, yakışıklı?" - Biraz başım dönüyordu, bunun içkiden mi yoksa o adamın kullandığı o enfes kolonyadan mı olduğundan emin değildim. Sonunda kendi ayaklarıma takıldım. "İyi misin?" "Sanırım biraz havaya ihtiyacım var." "Benimle gel." - Beni bir acil çıkışa giden karanlık bir koridora çekti ve yüzüme doğru yelpaze yapmaya başladı. - "Seni gerçekten öpmek istiyorum. Öpebilir miyim?" - Evet anlamında başımı salladım. Gözlerimin içine baktı, ensemi tuttu ve dudaklarımız birleşti. Yavaş başladı ama derinleşti; beni duvara yasladı ve öpücük daha da yoğunlaştı, neredeyse nefesimizi kesiyordu. Nefes alabilmek için öpücüğü bitirdiğimizde, birbirimizin gözlerinin içine baktık - sanki ateşe benzin atmak gibiydi. Elini belimden aşağıya, uyluğuma doğru indirdi ve bacağımı beline doğru çekti. O zamana kadar tamamen teslim olmuştum, vücudunu benimkine karşı hissediyordum. Arzuyla delirdim ve onu daha da yaklaştırdım, bacağımı beline doladım. "Harika bir öpücüksün!" - Ona gülümsedim ve tüm vücudumun karıncalandığını hissettim. "Ah, güzelliğim, inanılmazsın. Seni çok istiyorum, burada, şimdi!" - öpücükler arasında söyledi ve elini elbisemin altına soktu, yukarı çekti ve külotuma ulaştı. Eli külotuma girdiğinde ve inlediğimde alevler içindeydim. - "Ah! Çok lezzetli! Çok sıcak, çok ıslak!" - Dedi ve pantolonunun fermuarını açarken beni daha sert öptü. Daha önce bunu yapmış biri gibi hızlı bir hareketle külotumu yırttı ve sanki izin ister gibi girişimi okşadı. Tekrar gözlerimin içine baktı ve sordu: "Ne yapmamı istiyorsun?" "Şimdi içime girmeni istiyorum!" diye karşılık verdim utanmadan, zaten arzudan nefes nefese kalmıştım. O gözlere ve o kısık sese karşı koyamazdım. Daha önce hiç böyle olmamıştım - normalde elimi tuttuğu anda geri çekilirdim ama bu gece kendime eğlenmeye ve ilginç biri çıkarsa anı yaşamaya söz vermiştim. Ve tam olarak da yaptığım buydu, anı yaşıyordum. Beni duyduktan sonra yavaşça içime girdi, başımı duvara yasladığımı ve onun her santiminin tadını çıkardığımı izledi - ve o çok büyüktü. Fırsattan istifade ederek boynuma öpücükler kondurdu. Tamamen içime girdiğinde duraksadı ve kulağıma öpücükler arasında fısıldadı: "Şimdi hareket edeceğim." Dışarı çıktı ve bu sefer tüm gücüyle geri girdi ve inanılmazdı. O benim içimde çılgınca hareket ederken tamamen kaybolmuştum ve hareketlerinden çılgına dönmüştüm. Kontrolü kaybettik ve sanki etrafımızda başka hiçbir şey yokmuş gibi kendimizi tamamen verdik. Orgazmım oluşmaya başlarken gözlerimde bir bulanıklık hissettim ve kulağına hafifçe inledim. O anda, sanki çılgına dönmüş gibiydi, diğer bacağımı da beline kaldırdı ve ben de onları ona doladım. Beni yoğun bir şekilde öperken daha da sert bir şekilde içime girdi - yeryüzünde cennetti. İnanılmaz bir orgazmla ağzına inleyerek geldim ama devam etti ve kısa süre sonra başka bir orgazm oluştu. Daha öncekinden daha da yoğun bir şekilde tekrar geldim ve nefesim kesildi. Ben gelirken, etrafında attığımı hisseden limitine yakın olduğunu fısıldadı ve kısa süre sonra sıcak boşalmasını içimde hissettim. O duvara yaslanmış, tamamen nefes nefese, alnı benimkine yaslanmış bir şekilde orada kaldık. Beni öperken yavaşça geri çekildi ve Melissa'nın söyleyeceği gibi tamamen tatmin olmuştum. Gülümsedim ve bana baktı, yumuşak bir öpücük verdi ve dedi ki: "Gerçekten harikasın!" Ayaklarım yere değene kadar bacaklarımı yavaşça indirdi, elbisemi düzeltti, pantolonunu ayarladı ve bana sarıldı. Çok samimiydi, çok şefkatliydi - karşılaşmamızın vahşiliğine ve birbirimize ne kadar yoğun bir şekilde teslim olduğumuza rağmen bana karşı hala nazikti. Daha önce hiç böyle inanılmaz bir deneyim yaşamamıştım ama şimdiye kadar sadece eski sevgilimle birlikte olmuştum. Ve eski sevgilim sonrasında bana sarılmayı ya da benim zevkimi umursamamıştı - onun için sadece tatmin olana kadar girip çıkmaktan ibaretti. Bu yüzden bir erkeğin beni umursaması, benim zevkimi umursaması, bana bakması - yeniydi ve inanılmaz derecede öyleydi. Boynumu öptü ve kulağıma fısıldadı: "Peki, güzelliğim, hala adını bilmiyorum." Bunu anlamam ve sonunda adını bile bilmediğim tamamen yabancı biriyle seks yapmış olduğumu fark etmem saniyeler sürdü. Tam konuşacakken cebinden telefonunu çıkardı ve cevaplamak için bir dakika istedi. Hafifçe uzaklaştı ve sadece sesini yükselttiğini duyabiliyordum: "Ne dedin?" O anda yabancı, sanki beni unutmuş gibi ya da sanki partide hızla ilişki kurduğu kadından kaçıyormuş gibi koşarak uzaklaştı. Tabii ki, Catherine, aptalsın! Ama ne olmuş yani? Boşver, ben de sadece eğleniyordum ve adamın kim olduğunu bile bilmiyordum ve o da benim kim olduğumu bilmiyordu. Her şey yolunda. Kendimi toparladım, yırtık iç çamaşırımı boşuna aradım - nereye attığı hakkında hiçbir fikrim yoktu - ve o koridordan ayrıldım. Masaya geri döndüm ve Mel ve Fred'i öpüşürken buldum. Kısa süre sonra durdular ve bana odaklandılar: "Mel, sanırım Büyük Kötü Kurt'u buldum!" Güldüm ve o da benimle güldü. "Eve vardığımızda her şeyi bilmek istiyorum!" "Tabii ki istiyorsun!" diye cevapladım parıldayan gözlerle. "Prens, sanırım şimdi gidebiliriz. Ne dersin, Cat?" "Ne zaman hazırsanız ben de hazırım!" dedim ve bir bardak su içtim. "O zaman gidelim kızlar!" dedi Fred ve bizi çıkışa yönlendirdi. Eve zar zor varmıştık ki Mel talep etmeye başladı: "Her şeyi anlat – kim o, nasıl geçti, nasıl geçmedi, her şey." Güldüm ve ona her şeyi anlattım. Konuşmamı bitirdiğimde arkadaşım ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu ve sordu: "Korundunuz, değil mi?" Kalbim hızlanmaya başladı! Kahretsin, korunmamıştık. Ona hayır anlamında başımı salladım; ne kadar dikkatsiz olduğumu fark ettiğimde şoktaydım. Hemen beni sakinleştirmeye çalıştı: "Hayır, Cat, sakin ol. Eminim hiçbir şey çıkmayacak. Ama her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için bazı testler yaptırmalısın. Ben mutfağa çay yapmaya gidiyorum. Panik yapma!"