Alodia, şu anda uyuyan Finn'e bakmaktan kendini alamıyor. Bir süre önce onunla oynarken yorulduğunu görebiliyor ama yine de gülümsediğini ve onunla mutlu olduğunu hissediyor. Kapısı çalındığında şaşkına döndü ve kapı yavaşça açılıyordu. "Afedersin, seni uyandırdım mı?" içeri giren Jinn'di. Alodia şaşırdı ama sadece gülümsedi ve başını salladı. "Hayır, uyanmadım. Finn zaten uyuyor. Onu daha sonra yatak odasına taşıyacağım," dedi. Bir erkeğin odasında olması ona garip geliyordu. Jinn'i, Finn'in yanında, yüzünü okşarken buldu. "Teşekkür ederim," diye mırıldandı Jinn. Şaşkın kalmıştı. Ondan bunu beklemiyordu. "Rica ederim. Sadece Finn'in güvenebileceği bir anneye ihtiyacı olduğu için yapıyorum ve neyse ki, uyum sağlamaya başlıyor," dedi. Jinn derin bir iç çekti ve başını salladı. "Oğlum sahip olduğum en güzel hediye. Ve onun incindiğini görmek istemiyorum. Ona yalan söylediğimizi biliyorum ama zamanı gelince her şeyi anlayacak," diye mırıldandı Jinn. Alodia, onun oğlunu gerçekten sevdiğini ve önemsediğini hissedebiliyordu. Ona nasıl davrandığını ve onu ne kadar çok sevdiğini görebiliyordu. Finn'in yüzünü okşayış şekli ve ona bakış tarzı... Dia sadece gülümsediğini fark etti ve Jinn ona baktığında aceleyle gözlerini kaçırdı. Gözlerine bakmaya dayanamıyordu çünkü boğulduğunu ve eridiğini hissediyordu. "Onu taşımana gerek yok. Ben yapacağım. O ağır ve senin de yorgun olduğunu biliyorum. Biraz dinlen," diye gülümsedi Jinn. O gülümseme, o içten gülümseme kalbinin daha hızlı atmasına neden oldu. Onun için doğru değil ama yavaş yavaş gülümsemesine ve istemediği gözlerine aşık olduğunu düşünüyordu. "Peki, kapıyı açacağım," dedi. Jinn başını salladı. Finn'i kucağına aldı ve odasının kapısını açtı ve onu yavaşça yatağına bıraktı. Finn biraz inledi ama neyse ki uyanmadı. Alodia, Finn'in dudak bükmesini görünce biraz kıkırdadı. Jinn de oğlunun bunu yaptığını görünce güldü. "Afedersin, hep böyle yapar," dedi Jinn ensesini kaşıyarak. "Biliyorum," dedi. Jinn sadece iç geçirdi ve odasından ayrılmadan önce son kez oğluna baktı. Alodia, Jinn'e sormak veya konuşmak için vakit bulamadığı için Finn hakkında bazı şeyler öğrenmek istiyor. "Jinn, Finn hakkında bazı şeyler öğrenmek istiyorum. Son zamanlarda çok meşguldün ve vaktin yoktu. Ve şimdi, sanırım var," diye gülümsedi Alodia. Jinn sadece ona baktı ve onun kendisine gülümsediğini gördü. Aceleyle gözlerini kaçırdı ve sadece başını salladı. "Peki, biraz şarap içmek ister misin?" diye teklif etti. Alodia şaraba düşkün değil. "Hayır, şarap içmiyorum. Afedersin," diye gülümsedi. "Tamam. Sana onun hakkında bazı şeyler anlatacağım. Finn mavi rengi çok sever ve en sevdiği renktir. Doğum günlerinde her zaman Süperman temasını sever ve başka hiçbir şeyi sevmez. Doğum tarihi 28 Ocak. Oynamayı çok sever. Ve, onun hakkında daha ne öğrenmek istersin?" diye sordu Jinn. Alodia, kendi oğlu hakkında başka şeyleri kaçırdığını düşünüyor. Alaycı bir şekilde güldü ve gözlerini devirdi. "Sanırım Finn hakkında birçok şeyi kaçırdın. Zaten neleri sevdiğini ve sevmediğini biliyorum çünkü bana anlattı. Ayrıca babasının işinden dolayı onunla oynamaya vakti olmadığını da söyledi," dedi. Sadece Jinn'e Finn'in babasıyla oynamayı özlediğini söylemek istedi ve bu Jinn'i şoke etti çünkü bunu beklemiyordu. "Vay canına," diye mırıldandı. "Biliyorum, değil mi? Jinn, sana bunu söylemek benim sorumluluğum değil ve ben sadece iki gündür onun annesiyim ve sana yakın hissettiğimi biliyorum ama sadece kendimi zorlamak istiyorum çünkü aramızda herhangi bir gariplik olmasını istemiyorum. Ama, oğlun seninle vakit geçirmek istiyor. Eğer boş vaktin varsa, onunla oynamalısın. Zaten gerçek annesini kaybetti ve babasının da onu terk ettiğini düşünmesini istemiyorum. Ben buradayım diye, istediğini yapmakta serbest değilsin. Jinn, sen onun babasısın ve bir baba olmak zor, bildiğim kadarıyla ama sen de kendi üzerine düşeni yapmalısın," dedi Alodia ve ona bu kadar açık sözlü davranmak istemedi çünkü sadece oğlunun onu özlediğini fark etmesini istiyordu. Söyledikleri karşısında nutkunun tutulduğunu görebiliyordu ve bu yüzden çok üzülüyordu. "Afedersin. Çok konuşkan olmuş olmalıyım. Sanırım gidip dinlenmem gerekiyor," dedi başını ve düşüncelerini sallayarak. Jinn hiçbir şey söylemedi ama Dia, kolunu tuttuğunda şoke oldu ve gözleri büyüdü. Ve yaptığı bir sonraki şey onu daha da şaşırttı. Jinn Bevan şu anda ona sarılıyor ve onun kokusunu alabiliyor, bu da kendini çok uyuşmuş hissetmesine neden oluyor. "Jinn, ne yapıyorsun?" diye sordu ve onu yavaşça itti. "Dia." bu, ona ilk kez adıyla hitap edişiydi çünkü Jinn her zaman ona Bayan Ferrer diyordu. "Oğlum için burada olduğun için teşekkür ederim. Eğer sen olmasaydın, oğlumun beni özlediğini bilemezdim," dedi Jinn üzgün bir ses tonuyla.