*TESSA*
Hala yoğun bir panik halindeyim.
Neden?
Neden bu kadar şanssızım?!
Hala yeni patronum olduğuna inanamıyorum.
Ona söylediklerimi düşündüm.
Ahh…
Neden öyle söyledim ki?
Kelimelerimi daha nazik kullanmalıydım.
Acaba söylediklerim yüzünden beni işten çıkarır mı?
Hayır!
İşten atılamam.
Annem ve kız kardeşime bakmak zorundayım.
Sakinleşip düşünmeliyim.
Birkaç derin ve sakinleştirici nefes aldım.
Ön tarafta oturan adama baktım… Kendisini Declan Hudson olarak tanıttı.
Bana doğru bakmayınca başımı eğdim ve yüzümün yarısını uzun saçlarımla kapattım.
Şu anda tek dua ettiğim şey beni fark etmemesiydi.
Her dakika, her saniye benim için dayanılmazdı.
Toplantı sonunda bittiğinde son derece mutlu oldum.
Beni hiç fark etmediği düşüncesiyle konferans salonundan sessizce çıktım.
Masama döndüğümde yaptığım ilk şey, Audrey'ye olan her şeyi anlatmak oldu.
"Şaka yapıyorsun, değil mi?"
"Şaka yapıyor gibi mi duruyorum?" diye sordum, telaşla.
Gözleri şaşkınlıkla açıldı. "O zaman mutlu olmalısın, kızım. Böylesine yakışıklı bir adamla yattın."
"Bana böyle deme. Beni cezalandırmaya çalışıp muhtemelen işten çıkaracağından çok endişeliyim. Hala bakmam gereken annem ve kız kardeşim var. Şu anda işsiz kalmayı göze alamam."
Aman Allah'ım.
Bara içmeye gitmemeliydim.
Keşke zamanı geri alabilseydim.
Kendime daha çok dikkat etmeliydim.
Tek gecelik ilişki yaşamamalıydım.
Ona 200 dolar vermemeliydim.
Ve ona hakaret etmemeliydim.
Neden bu kadar sinir bozucu bir durumdayım?!
Audrey omzuma dokundu. "Çok endişelenme. Belki de seni hiç fark etmedi."
Müdürün sesi aniden duyuldu:
"Tessa, Bay Hudson seni şimdi ofisine çağırıyor!"
Eyvah.
Yandım!
*********
Titrek bir şekilde ofisinin kapısını çaldım.
"Gel." Derin bariton sesi duyuldu.
İstemeyerek içeri girdim.
Çok gergindim.
Bu sabah bornozla olan adamın patronum olduğuna inanamıyorum.
Hayat gerçekten sürprizlerle dolu.
Çok kötü… Bu sürprizi hiç sevmedim… Hiç sevmedim.
Ben orada sessizce dururken o beni fark etmeden bazı belgeleri incelemeye devam etti.
Tuttuğumu bilmediğim bir nefesi verirken, "Bay Hudson, beni çağırmışsınız?" diye başladım.
Başını kaldırdı ve ona neşeli bir gülümseme sundum.
Belki beni farklı görebilirdi… Olduğum gibi iyi bir insan olarak.
Başımdan ayağıma kadar bana baktı.
Gözleri karanlık ve soğuktu.
Çok rahatsız hissettim ve yaprak gibi titrememeye elimden geleni yaptım.
Döner sandalyesine yaslandı ve umursamaz bir şekilde, "Benim için çalışan insanların sorumlu olacağını düşünmüştüm. Seni burada göreceğimi beklemiyordum," dedi.
Tokat yemiş gibi hissettim.
Evet… Dün gece bir hata yaptım ama bu ona benim sorumsuz olduğumu düşünme hakkını vermez.
Nefret ettiğim bir şey varsa… o da aşağılanmak.
Düşünmeden cevap verdim. "Aslında, özel hayatımız hakkında işte konuşmak profesyonelce değil, efendim ama madem konuyu açtık… burada yargıç rolünü oynamamalısınız."
Declan'ın yüzündeki ifade sertleşti.
Lanet olsun.
Onu eskisinden daha da öfkelendirmiş gibiydim.
Kesinlikle işten çıkarılacağım!
















