MATTEO
Boşluktan başka bir şeye uyanmıyorum. Oda, jaluzilerden sızan güneş ışığıyla aydınlanıyor, karımın yatağın tarafı boş ve soğuk, sanki bir gece önce kimse orada uyumamış gibi görünüyor.
Kaşlarım çatılıyor, gözlerimin beni aldattığını umarak yatağın onun tarafını okşuyorum. Ama o orada değil.
Yataktan kalkıyorum, doğrulup telefonuma uzanıyorum. Öğlen on iki. Ne halt oluyor? Hiç bu kadar uzun
















