Tessa'nın Ağzından
"Sen erkek eskort mu sipariş etmedin?!" diye sordum, içimde bir şeylerin burkulduğunu hissederek.
"Hayır..." diye yanıtladı. "Yani, aslında edecektim. Ama birini bulup yanına döndüğümde sen çoktan gitmiştin." Sonra birden irkildi. "Yoksa sen birini bulup onunla eve mi gittin?!"
"Ruby, sonra görüşürüz," dedim hızla telefonu kapatırken.
Kalbim deli gibi çarpıyordu. Yemek odasında oturan o adam, Joseph, bir erkek eskort değildi.
Böylesine aptalca bir hatayı nasıl yapabilirdim?!
Boğazımda düğümlenen yumruğu yuttum ve yüzümdeki kızgınlığı saklamaya çalışarak yemek odasına geri döndüm.
"Çok üzgünüm," dedim, merak dolu gözleriyle karşılaşırken. "Dün geceyi tek gecelik bir kaçamak sanmıştım. Asla böyle bir şey..."
"Tek gecelik kaçamak mı?" diye sordu Joseph, tek kaşını kaldırarak. "Sana bu izlenimi veren neydi peki?" Sesi biraz alçalmıştı ve yüzündeki rahatsızlığı görebiliyordum.
"Dün gece arkadaşım bana erkek eskort bulmaya gitti ve ben de seni onun gönderdiğini sandım..." diye itiraf ettim, yanaklarımın alev aldığını hissederek.
"Beni erkek eskort mu sandın?" diye sordu.
"Çok özür dilerim... Gittiğimiz barı düşününce affedilir bir hata sayılır," diye devam ettim. "Sen ne arıyordun orada, erkek eskort değilsen?"
"İlgimi çeken bir şey gördüm ve içeri girdim," diye karşılık verdi, gözlerini üzerimde gezdirerek. "Aslında sadece sohbet etmek istiyordum."
"O zaman dün gece bunu daha açık belirtmeliydin," dedim. Utancımdan kurtulmaya çalışıyordum.
Koltukta arkasına yaslandı, gözleri hala üzerimdeydi.
"Sen hep böyle düşüncesiz misin?"
Sözleri karşısında gözlerim faltaşı gibi açıldı ve sinirlenmeden edemedim.
"Afedersin ama günümüzde tek gecelik ilişkiler yaşamakta bir sakınca yok."
"Öyle olduğunu söylemedim," diye karşılık verdi. "Sadece ben öyle olduğunu düşünmemiştim. Sen böyle biri gibi durmuyorsun..."
"Beni tanımıyorsun," dedim aceleyle, kollarımı göğsümde kavuşturarak. "Daha yeni tanıştık."
"Evet, ve bu kısa sürede beni sadece bir erkek eskort olarak gördün," dedi ifadesiz bir sesle. "Peki sen o barda ne arıyordun?"
"Seni ilgilendirmez," diye tersledim sertçe.
Derin bir nefes aldı ve bir süre daha sessizce bana baktı, sonunda kendini toparlayıp konuşmaya başladı.
"Sanırım gitmelisin artık. Arkadaşının daha fazla endişelenmesini istemem."
Ruby ile telefonda konuştuklarımı duymuş olmalıydı. Haklıydı da, yoksa okula geç kalacaktım.
Ama bir türlü kalkıp gidemiyordum. Gözlerim gözlerine takılı kaldı ve sanki bir anlık bir acı gördüm.
Yanılıyor olabilirdim, ama belki de benimle bir şeyler yaşamak istiyordu. Konuyu açarken hiç şaka yapmıyordu ve o kadar centilmence davranıyordu ki, belki de biraz muhafazakardı.
Joseph'in iç çekişi beni kendime getirdi ve gitmemi beklediğini fark ettim. Tekrar özür dileyecektim ama sonra gitsem daha iyi olacağını düşündüm.
Çantamı kaptım ve hızla evden çıktım.
Dışarı çıkar çıkmaz sadece parayı masada unuttuğumu değil, sütyenimi de orada bıraktığımı fark ettim. Hala odasının bir yerindeydi.
Villasına geri döndüm ama çok utanıyordum, bu yüzden arkamı dönüp yürümeye devam ettim.
Neyse ki kapüşonlum yeterince kalındı, belli olmuyordu.
Yeterince uzaklaştıktan sonra Ruby'nin evine gitmek için bir Uber çağırdım. Oraya vardığımda çoktan hazırlanmıştı ve beni gördüğüne sevinmişti.
"Sağ salim geldiğine sevindim," dedi bana sarılarak. "Sana göre kıyafetlerim var. Hemen git duş al. Dersten sonra eşyalarını almak için senin eve uğrarım."
"Sensiz ne yapardım bilmiyorum," dedim ona minnettar bir şekilde gülümseyerek.
"Neyse ki öğrenmek zorunda kalmayacaksın," diye karşılık verdi.
Banyoya girdim ve hemen duş aldım. Sıcak suyun buz kesmiş vücudumu ısıtması çok iyi geldi. Su tenime değene kadar ne kadar titrediğimi fark etmemiştim. Boynumdaki ısırık suyla temas edince yandı ama kısa süre sonra geçti.
Kendimi aptal durumuna düşürmüştüm. O adamı bir daha asla görmeyeceğime sevindim.
Duş alıp giyinmem bittiğinde Ruby beni bekliyordu.
"Anlat bakalım, dün gece neler oldu?" diye sordu Ruby, gözleri heyecanla parlayarak.
"Anlatılacak pek bir şey yok. Tanımadığım biriyle yattım," dedim başımı sallayarak. "O bara hiç gitmemeliydik."
"Şaka yapıyorsun, eğlenmedin mi yani?" diye takıldı Ruby. "O pisliği aklından çıkarmadın mı bari?"
Eğlendiğimi inkar edemezdim ve haklıydı. O yabancıyla birlikteyken Brian'ı neredeyse hiç düşünmemiştim.
Joseph.
Adını içimden geçirdiğimde kalbim tekledi.
Ama sonra bana düşüncesiz dediğini hatırlayınca yanaklarım yandı.
O pisliğin cüreti!
Bu düşünceyle ürperdim.
Joseph hakkında daha fazla konuşmak istemiyordum ve sorularına cevap vermemeye karar verdim. Bu Ruby'nin canını sıktı ama sonunda okula gitmek için yola koyulduğumuzda konuyu kapattı.
Ruby okula yakındı, bu yüzden çok geçmeden vardık. Doğrudan yeni yazarlık dersine kaydolmak için kayıt ofisine gittik.
"Üzgünüm kızlar, ama profesör derse katılmak isteyen herkesin gelip yeteneklerini göstermesini istedi," dedi memur, ikimize de bakarak.
"Peki... dersler ne zaman?" diye sordum.
"Her Pazartesi, Çarşamba ve Cuma akşam 6:30 - 8:30. Bugün Pazartesi, sakın geç kalmayın."
Ofisten ayrılırken Ruby homurdanıyordu, "Neden dersi akşama koymuş ki?"
Ama onu duymuyordum bile. Derse kabul edilmeme ihtimali beni daha çok endişelendiriyordu. Joseph Evergreen yazılarımı beğenmezse kalbim kırılırdı. Ünlü bir yazarı etkileyecek kadar iyi olmadığımı biliyordum. Ama yine de yetenekli olduğumu düşünüyordum.
"Tessa? İyi misin?" Ruby elimi yüzümde sallayarak beni kendime getirdi. "Akşam edebiyat fakültesinde buluşup derse gideceğiz, demiştim."
"Tamamdır," dedim.
Akşam edebiyat fakültesinde Ruby ile buluştum. Sınıfa doğru yürürken tanıdık birini gördüm ve duraksadım.
Kalbim yerinden söküldü ve bir an nefes almayı unuttum.
Ruby duraksadığımı fark edince o da durdu ve benim baktığım yöne baktı.
"Tanıdık geliyor," dedi. "Ben bu adamı nerede gördüm?"
"Dün gece barda," diye fısıldadım. "Beraber ayrıldığım adam."
"Oha! Ciddi misin?! Tessa, taş gibi çocuk!"
"Sesini kes!" dedim dişlerimin arasından kolunu sıkarak. "İnanamıyorum, burada olduğuna. Bu okula geldiğini bilmiyordum."
"Transfer olmuştur," dedi ona bakarak.
"Her neyse, umarım derslerimiz çakışmaz," dedim Ruby'nin arkasına saklanarak sınıfa doğru yürürken. "Mezuniyetten önce böyle bir karmaşaya ihtiyacım yok."
Ruby sadece kıkırdadı ve sınıfa girdik. Bir sürü öğrenci vardı. Ruby'nin yanındaki boş sıraya oturduğumda gerildim.
Bu an, yazar olma hayalimi gerçekleştirebilirdi. Etrafımdaki meraklı öğrencilere baktım ve Joseph'in burada olmadığına sevindim.
En azından kabul edilirsem bu dersi onunla paylaşmayacağımı bilmek rahatlatıcıydı.
Ama ortalıkta Profesör Joseph Evergreen'ın da kokusu vardı ve ders başlamak üzereydi.
Kapı gürültüyle açıldı ve profesör sonunda geldiğinde herkes sustu.
"Aman Tanrım," diye fısıldadı Ruby.
Profesöre baktığımda duvarlar üzerime üzerime geliyordu sanki.
Joseph Evergreen.
Tek gecelik aşkım.
















