Giselle, çöp dolu masasının önünde tek kelime etmeden duruyordu. Bu manzara, tıpkı önceki hayatında hatırladığı gibiydi.
Masasının darmadağın edilmesi, dersler arasında koşturup durması ve sonu gelmeyen alaylara maruz kalması, Saint Rhone Akademisi'ndeki hatıralarının ayrılmaz bir parçasıydı.
Ağızlarında gümüş kaşıkla doğan o şımarık öğrenciler, diğerlerinin üzerinde tepinmekten tarifsiz bir zevk alırlardı.
Giselle, önceki hayatında Jake ile nişanlandıktan sonra, ailesi onu sırf kendi itibarlarını korumak adına Saint Rhone Akademisi'ne yazdırmıştı.
O zamanlar, zavallı bir korkak ve herkesi memnun etmeye çalışan bir aptaldı. Bu yüzden de sınıf arkadaşlarının zorbalıklarına ses çıkarmadan katlanmıştı.
"Ben... Ben senin için masanı temizlemek istedim, ama izin vermediler..." Eva'nın sesi titrek bir fısıltıya dönüştü. Giselle gelene kadar, sınıfın bir köşesine sinmiş, ürkek bir serçe gibi büzülüyordu. Aslında, Giselle akademiye ayak basmadan önce, zorbalığın hedefi ta kendisiydi.
Giselle, bakışlarını Saint Rhone Akademisi'ndeki yegane dostu olan o minyon kıza çevirdi.
Uzanıp Eva'nın saçlarını şefkatle okşadı, sonra yıldırım hızıyla arkasını dönerek odayı süzdü ve gür bir sesle haykırdı: "Bunu kim yaptı?"
Ancak, Emma dışında kimse onu umursamadı. Emma, o bilindik küstah tavrıyla çenesini eline dayamış, dudaklarında alaycı bir gülümsemeyle onu izliyordu. "Sınıfı temizlemek senin görevin, ama bu sabah ortalıkta görünmedin bile. Bu yüzden çöpleri ait oldukları yere, yani buraya koymak zorunda kaldım."
Emma'nın gözünde Giselle, zavallı bir korkaktan başka bir şey değildi.
"Demek bunu yapan sendin, ha?" diye sordu Giselle, sakinliğini koruyarak. Emma'nın bu tavırları onun için hiç de yabancı değildi.
Emma, Giselle'e yapılan zorbalıkların her zaman başını çekmişti, ama Giselle'in yepyeni kişiliğinden habersizdi. Elini umursamazca sallayarak, ağzından zehir damlayan bir alayla karşılık verdi: "Rica ederim. Ee, bu pisliği temizleyecek misin bari? Şu anda gerçekten iğrenç kokuyorsun."
"Aynen! Daha neyi bekliyorsun? Belki sen bu mide bulandırıcı kokudan hoşlanıyorsundur, ama biz kesinlikle hoşlanmıyoruz," diye destekledi onu o kötücül kızlardan biri.
"Yoksa çöplerden ayrılmak istemiyor musun? Neden onları evine götürmüyorsun ki?" diye fısıldadı bir diğeri alaycı bir edayla.
Kızların zehirli sözlerini duyan Eva'nın yüzü asıldı. Onlara ağızlarının payını vermek istiyordu, ama kendini tutmak zorunda kaldı. Bunun yerine, Giselle'e yardım etmeye karar verdi, ancak arkadaşı buna izin vermedi.
"Ben hallederim," diye ısrar etti Giselle, çöpleri hiç vakit kaybetmeden çöp kutusuna geri boşaltırken.
Emma, Giselle'in karşılık verecek türden biri olmadığını çok iyi biliyordu ve Giselle'in bu uysal davranışı, onun haklı olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı. Kendinden emin bir şekilde sırıttı ve "Gördün mü, o kadar da zor değilmiş, değil mi?" diye sordu.
Kendini muzaffer hisseden Emma, sohbete devam etmek için arkasını dönerek arkadaşlarına katıldı.
Ancak, kızların neşeli sohbetlerinin ortasında, arkalarından gelen ani bir nefes sesiyle irkildiler.
Emma ne olduğunu anlayamadan, Giselle çöp kutusunu tüm içeriğiyle birlikte onun üzerine boca etti. İpeksi, uzun saçları ve tasarım ürünü elbisesi, çöp kutusundaki o iğrenç sıvılarla ve pislikle kaplanmıştı.
O anda, oradaki herkesin ağzı bir karış açık kaldı. Emma'nın arkadaşlarının gözleri ise, dehşetle şaşkınlıktan faltaşı gibi açılmıştı.
Emma'nın kendi pisliğinde yüzdüğünü gören Giselle, dudaklarında acımasız bir gülümsemeyle konuştu: "Ben sadece çöpleri ait oldukları yere gönderiyorum."
















