56. Samantha
Matthew'un önünde durmuş, bana anlattıklarını dinliyorum. İçimdeki her şey ona inanmak istediğimi haykırıyor ama nasıl inanabilirim ki? Matthew kelimenin tam anlamıyla bir prens, ben ise sadece benim. Hiçbir şeyim yok. Ben kimsesiz biriyim. Üstelik her şey tepetaklak olurken beni sevdiğini söylemesi çok kolay. Sonra da her şeyi yoluna koyacakmış gibi beni öpüyor.
"Oda servisi," diyo
















