Jaylen Yeni birliğin binamıza taşınmasının üzerinden altı ay geçti, ancak onları yalnızca birkaç kez gördük. Takım kaptanlarımdan birine göre, onlardan birini yalnızca bir kez görmüşler, o da yemin ettikleri günmüş. Reece onu minyon, 1.65 boylarında, sırtına dökülen siyah saçları ve okyanus mavisi gözleri olan biri olarak tanımladı, ancak adını öğrenemediler. Görünüşe göre, Reece'in takımı cevap veremeyecek kadar şaşkınmış ve kendilerine geldiklerinde çoktan gitmişti. O sabah yemekhaneden çıkarken onları görmüştüm, ancak elimdeki görevlere dikkatimi vermeden önce onlara hızla bir bakış atmıştım. Kaia ve Marina bir hafta sonra ana yemekhanede tekrar görünmediklerine dikkat çektiler ve yemekleri için en üst kattaki mutfağı kullandıklarını anlamamız bir hafta daha sürdü. "Komutan Morgan'ı veya birliğini gören oldu mu?" diye soruyor Tristan ve yanıma, bir koltuğa otururken kıkırdıyorum. Tüm birliğim bu adamı ve birliğini merak ediyor, ancak bugün de taşındıkları gün kadar bir şey biliyoruz, yani kesinlikle hiçbir şey. Kral ile haftalık toplantılarımız için Komutan Morgan ile tanışmam en az altı ay daha sürecek ve diğer bazı komutanlar kadar burnu havada olup olmadığını merak ediyorum. Benden farklı olarak, diğer tüm komutanlar bir Alfanın ikinci veya üçüncü oğlu, bu da dünyanın sunduğu en iyisi olduklarını düşünmelerine neden oluyor. Babalarının yerini alamayacakları için ulaşabilecekleri en yüksek nokta burası ve ancak ağabeyleri ölürse bir şansları olabilir. Önümde farklı bir gelecek var, sadece birliğimin bildiği bir gelecek ve bunu herkesten sır olarak saklayacaklarını biliyorum. Veliaht Prens eşini bulduktan sonra, Babamın Kraliyet Gamma'sı olarak görevini devralacağım ve o zamana kadar ben de eşimi bulmuş olmayı umuyorum. O gün geldiğinde birliğimdeki takımım da emekli olacak. Onlar Krallığın gelecekteki Deltaları ve bu fırsatı daha da iyi birlikte çalışmayı öğrenmek için değerlendirdik. Komutan olarak yerimi deneme haftalarımızda kazandım. Kral, Yaşlıların kim olduğumuzu bilmediğinden emin oldu ve sonradan bilgilendirildiklerinde hoş bir şekilde şaşırmışlardı. En iyi birliğe sahip olmak bana diğerlerinde olmayan birkaç ayrıcalık da veriyor. Takımım ve ben sık sık Kral'a eşlik ediyoruz ve arkadaşlarımla vakit geçirmekten keyif alıyorum. Yarın, Kral'a bir hafta boyunca üç Sürüyü ziyaret ederken eşlik edeceğiz ve gelecekteki Kraliyet Gamma'sı olduğumu kimse bilmediği için, o Sürülerin içinde çok daha fazlasını görüp duyuyorum. Morgan Geçen yıl yaptığımız tüm çalışma ve eğitimlerle çok hızlı geçti ve hepimiz üç hafta önceden mezun olduk, bu yüzden şu anda dört gün tatilin tadını çıkarıyoruz. Pazartesi gününden itibaren Kral için tam teşekküllü bir birlik olacağız ve hemen göreve gönderilebiliriz. Ayrıca diğer Komutanlar ve Kral ile ilk haftalık toplantımı yapacağım, ancak diğer birlik üyelerinden duyduğumuz yorumlarla, olmam gerektiği kadar gergin değilim. Toplantı odasına girdiğimde yüzlerini görmeyi gerçekten dört gözle bekliyorum. Birliğimle görüştükten sonra, yemeklerimizi kanadımızın en üst katında yemeye karar verdik. Orada harika bir mutfak var ve hepimiz yemek yapabiliyoruz. Ödevlerimiz veya eğitimlerimiz hakkında konuşarak ve hepimizin programda olduğundan emin olarak birlikte geçirdiğimiz zamandan keyif alıyoruz, bu da hepimizin birlikte mezun olmasıyla sonuçlanıyor. Merdivenlerden yukarı doğru ayaklarını yere vurarak geldiği an duyuyorum. Birisi Moura'yı kızdırmış ve onun kızması için çok şey gerektiğini biliyorum. O benim en aklı başında Kaptanım ve kızsa bile belli etmiyor. Ama bu sefer herkes oturma odasına girdiği anda anlayabiliyor. Tuttuğu kutuyu Waylen'ın kollarına itiyor ve doğruca Beck'e yöneliyor. Onu ve Kurdunu sakinleştirmek için kollarını açıyor. Beck üç ay önce on sekiz yaşına girdi ve bundan sonraki ilk Dolunayda Moura'nın onun eşi olduğunu öğrendi. Kurdunu bunu belli etmekten alıkoyamadı. Yaşlı Emmett'i bilgilendirdim ve bizimle uzun ve güzel bir konuşma yaptı. Moura on sekiz yaşına girene kadar aynı odada uyuyamaz, ancak bu gibi durumlarda onu sakinleştirmesine izin veriliyor ve kendi kanadımızda olduğumuz sürece birlikte oturmalarına izin veriyorum. Onunla konuşurken onu kollarında tutuyor ve küfürleri ve yeminleri arasında ne olduğunu duyuyorum, neredeyse Beck'in Kurdunun kontrolünü kaybetmesine neden oluyor. "Beck, bununla Pazartesi günü ilgileneceğim. Sadece bir Komutanın bunu ilk kez denediğini bilmek istiyorum," diyorum ve birliğimin her kadın üyesine bakıyorum, ancak görünüşe göre bu ilk kez ve Moura'nın bana söz konusu Komutanın adını söyleyebilmesine sevindim. "Şimdilik kimse kendi başına kanattan ayrılmayacak ve bir Komutan veya Kaptan bir daha böyle bir şey denemeye kalkarsa, bunu bilmek istiyorum," diye homurdanıyorum ve herkesin bunun bir daha asla olmaması için diğerine göz kulak olacağını biliyorum. "Diğer birliğin merdivenlerden geldiğimi duyduğunu düşünüyor musun, Komutan?" diye soruyor Moura ve işitme duyularının benimki kadar iyi olduğundan şüpheli olduğumu söylüyorum. Birliğim yeteneğimin farkında ve Moura'nın hediyeleri olan kan hatlarıyla ilgilenmesiyle, kan hattımı iki Sürüye kadar daralttı. Bana işitme yeteneği alma ihtimali olan sadece iki kan hattı olduğunu söylediğinde şaşırmıştım, ancak annem ve babamın neden bana bundan hiç bahsetmediğini merak etmeme neden oldu. Birliğim bana yeteneğimi asla kimseye açıklamayacaklarına yemin etti ve sonunda Chaya hangi Sürüden olduğumu ve ebeveynlerimin kim olduğunu anladı. Birliğimin üyeleri için birkaç şeyi açıkladı ve birlikte çalışmayı çok daha kolay hale getirdi. Dört günümüz hızlı geçiyor ve son günümüzde Moura'dan saçımı kesmesini istedim. Her seferinde örmekten bıktım ve usandım. Ayrıca eğitim sırasında birkaç kez başım belaya girdi - ya bir yere takıldı ya da biri yakaladı ve bu beni dezavantajlı duruma düşürdü. Omuzlarımın hemen üstünde, her yerinde aynı uzunlukta kesti ve hala yüksek bir at kuyruğu yapabiliyorum. Bunu yatak odamın mahremiyetinde yapmıştık ve oturma odasına girdiğimde, birliğimdeki erkek ve kadınlardan bir sürü ıslık sesi aldım. Sabah rutinimi çok daha kolay hale getiriyor ve banyomdan çıktığımda kahvaltının hazırlandığını kokluyorum. Komutan üniformamı giyiyorum ve yatak odamdan çıkarken topuklu botlarımı alıyorum. Mutfakta yürürken "Kahve lütfen," diyorum ve Waylen kahvemi masaya koyarken, Faith önüme bir tabak koyuyor. Kahvaltımızı yaparken sabahki toplantım hakkında konuşuyoruz ve işim bittikten sonra Orson, diğer Komutanların bir erkek beklediğini hatırlatıyor. "Üzgünüm Orson. En son kontrol ettiğimde hala bir penisim yoktu," diye yanıtlıyorum ve Orson sadece bana bakıyor. "En azından sende yumurtalıklar var, Komutan," diye patlatıyor Skylar ve Akademiye gitmek için merdivenlerden aşağı inerken kahkahalarımla yıkılıyorum. Toplantı odasına doğru koşuyorum ve Yaşlı Larson'ın dışarıda beni beklediğini görüyorum. İçeri girerken, "Geç kaldığım için özür dilerim. Üyelerimden birine erkek olarak nitelendirilmek için bir penisimin olmadığını hatırlatmam gerekti," diyorum. Odadaki her kafanın benim yönüme döndüğünü görüyorum ve neredeyse hepsi oldukça şaşkın görünüyor. "Ben Komutan Morgan," diyorum ve Kral'a doğru yürüyorum. "Günaydın Majesteleri. Bir sonraki toplantımıza zamanında geleceğimden emin olacağım," diyorum ve hafif bir reverans yapıyorum. Kral yüzünü sabit tutuyor, ancak gözlerindeki parıltı özrümü beğendiğini gösteriyor. "Komutan Morgan, sizi tekrar görmek bir zevk. Üç hafta önceden mezun olduğunuz için sizi ve birliğinizi tebrik ederim," diye yanıtlıyor ve etrafımızda birkaç nefes sesi duyuyorum. "Bunu yatağımda bulundurmaktan çekinmem," diye duyuyorum kafamda ve bunu hangi A****ğının düşündüğünü tam olarak biliyorum. "Komutan Morgan, bu benim Oğlum, Veliaht Prens Casimir," diyor Kral ve Kral'ın yanında duran erkeğe bakıyorum. "Veliaht Prens Casimir, sizinle tanışmak bir onur," diyorum ve birliğimin benim bir erkek olmadığıma nasıl tepki verdiğini soruyor. "Üyelerimden biri en azından bende yumurtalıklar olduğuna dikkat çekti," diyorum düz bir yüzle ve etrafımda birkaç kişinin kahkahadan boğulduğunu duyuyorum. "Kahretsin, sanırım birliğimden filtrem için aramaya başlamalarını istemem gerekecek. Yine kayıp gibi duruyor," diyorum ve Casimir'in gözlerinin içine bakıyorum ve bu sefer yüzünü sabit tutamıyor. "Bir saniye müsaade edin. Yapmam gereken bir şey olduğunu hatırladım," diyorum ve diğer Komutanlara dönmeden önce Komutan Carl'a doğru yürüyorum ve tek kelime etmeden ışıklarını söndürüyorum.