Ashley, oturma odasındaki hareketliliği göz ucuyla takip ederek kahvaltıyı hazırlıyordu. Televizyonun cılız sesi dışında, oturma odası adeta bir mezar sessizliğine bürünmüştü; Sally ve kızları hipnotize olmuş gibi ekrana kilitlenmişlerdi. Sabah haberlerinin jenerik müziği duyulunca, Ashley elinde kahvaltı tepsisiyle içeri girdi, yüzünde sahte bir gülümsemeyle, "Anneanne, baba, teyze, hadi kahvaltıya!" diye seslendi. Günlerdir bekledikleri Ashley skandalı bir türlü patlak vermeyince, anne ve kızların yüzlerindeki hayal kırıklığı maskesi düşmüştü. Mia'nın ifadesi ise daha da keskinleşmişti; delici bakışlarını Ashley'nin üzerine dikmiş, adeta onu lime lime ediyordu. Ashley onun bakışlarına aynı yapmacık gülümsemeyle karşılık verdi, "Mia, canım, ne oldu sana? Neden öyle garip garip bakıyorsun?" Ashley bu masumane sorusuyla, suçu ustaca Mia'nın üzerine yıkmayı başarmıştı. Mia bir anda ters giden bir şeyler olduğunu fark etti ve hemen savunmaya geçti, "Sana bakan kim? Yüzünde çiçek mi açtı sanki?" Ashley alayla yüzüne dokundu ve tatlı bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Tabii ki yüzümde çiçek açmaz! Çiçek açacak bir yüz varsa, o da ancak küçük kardeşimin yüzü olabilir." "Sen...! Ashley Sanchez, ne ima ediyorsun?" Mia'nın sabrı taştı ve doğrudan salvolarını başlattı. Ashley hala o rahat tavrını koruyordu, "Mia Sanchez, sana ne oluyor? Ailemizde senden başka "çiçek gibi güzel" sıfatını hak edecek kimse var mı sence?" Sözlerini bitirdikten sonra etrafına şöyle bir göz gezdirdi ve tekrar Bobby'ye döndü. "Baba, sen ne düşünüyorsun bu konuda?" Bobby iki kızına da şöyle bir baktı, sonra memnuniyetle sırıttı, Ashley'nin omzunu okşadı ve "İkiniz de güzelsiniz, ikiniz de Sanchez ailesinin birer çiçeğisiniz." dedi. "..." Ashley bu sözleri duyunca dudaklarını ısırmaktan kendini alamadı; artık aptal aşık rollerine son verme vakti gelmişti. Bu ailede iplerin kimin elinde olduğunu, kimin sözünün geçtiğini çok iyi biliyordu. Artık başkalarının kuklası olmayacak, onların sinsi tuzaklarına düşmeyecek ve önceki hayatında olduğu gibi büyükanne ve Bobby Sanchez'e karşı savaşarak dipsiz bir kuyuya yuvarlanmayacaktı. Bobby Sanchez'in gözünde akıllı ve uslu bir kız olmayı öğrenmeliydi. Çünkü babasını az çok tanıyordu; aile içinde huzurdan, çocuklarının kavga gürültüsünden nefret ederdi. Bobby'nin yanında Mia'yı övmek, onun gözünde itibar kaybetmesine değil, aksine sabırlı ve alçakgönüllü biri olarak puan toplamasına yarayacaktı. Onun bu uysal tavırları, Mia'nın kibirli ve baskıcı kişiliğini daha da belirginleştirecek, böylece Bobby'nin gözünde Mia'nın notu düşecekti. Oyunu kaybeden Mia, doğal olarak Ashley'e karşı kin beslemeye başlamıştı bile. Kahvaltıdan sonra hışımla odasına çekildi. Kız kardeşler merdivenlere yaklaştıklarında, Mia bilerek adımlarını yavaşlattı. Aniden dengesini kaybeder gibi yaparak merdivenlerden aşağı yuvarlandı. Ashley, onun bu teatral hareketini çok önceden fark etmişti ve hemen refleks olarak kolunu uzatarak onu yakaladı. "Mia, dikkat et! Merdivenler kaygan, bir de o topuklarla yürümeye çalışıyorsun!" "Sen...!" Mia'nın öfkesi daha da alevlendi ve Ashley'nin elini sertçe iterek, "Ashley Sanchez, senin yardımına ihtiyacım yok!" diye tısladı. Tam o sırada Bobby salondan çıkageldi ve bu sahneyi görünce kaşlarını çatmadan edemedi. "Mia, kız kardeşin sana yardım etmeye çalışıyor, ne biçim konuşuyorsun?" "Ben..." Mia öfkeyle Bobby'ye baktı ama karşılık vermeye cesaret edemedi. Bobby ona şöyle bir baktı ve yüzü daha da sertleşti. "Evde ne o topuklu ayakkabılarla dolaşıyorsun? Sen öğrencisin, bütün gün süslenip püslenmekten başka bir şey düşünmüyor musun? Ablanı örnek al biraz. Üniversiteyi kazanamadı ama yine de azimle çalışıyor. Gittikçe daha çok projede yer alıyor." "Hıh, figüran olarak yüz tane işte çalışsa ne olacak ki? Ben konservatuvar mezunuyum, yakında başrollerde oynayacağım." Mia alaycı bir tavırla gözlerini devirdi ve homurdandı. "Ne kadar da iddialı konuşuyorsun. Bir senedir film akademisindesin, daha ortada hiçbir şey yok!" Bobby kızının bu umursamaz tavrından hiç hoşlanmamıştı. "Ben..." "Yeter, yeter, Mia Sanchez, babana karşı gelme artık," Sally araya girdi ve kızını kolundan çekerek odaya sürükledi. Ashley, telaşla uzaklaşan anne ve kıza baktı, hafifçe gülümsedi ve bakışlarını Bobby'ye çevirdi. "Baba, boşver, kız kardeşimi çok suçlama, daha çok genç." "Genç mi? Senden sadece üç ay küçük ama senden daha aklı başında!" Bobby kaşlarını çattı ve tersledi. "Baba, Mia ile benim karakterlerimiz çok farklı. Hem o ailenin en küçüğü, teyzem de onu çok şımartıyor. Haliyle biraz çocukça huyları var. Boşver, sen kendini yorma." "Hıh, bırak annesi şımartsın bakalım. Anası teptiğini, oğlu kapıda bıraktı derler." Bobby sinirle ceketini düzeltti ve uzaklaştı. Ashley arkasından sinsi bir gülümsemeyle baktı; bıçağı tam yerine saplamış, sadece Mia'yı değil, Sally'yi de ateşe atmıştı. İstediği de tam olarak buydu. Mutfağa geri dönüp bir bardak su doldurduktan sonra, ağır adımlarla yukarı, kendi odasına doğru yürüdü. Odası koridorun en sonunda bulunuyordu ve tüm ikinci katın en kötü ışık alan, en karanlık köşesiydi. Ama onun için, bu evde kendisine ait olan tek ve yegane yerdi. Mia'nın odasının önünden geçerken, içeriden gelen boğuk sesler duydu. Kulak kabartınca, konuşanların Mia ve Sally olduğunu anladı. "Anne, neler oluyor? O sürtük hakkında neden hiçbir haber çıkmıyor?" "Nereden bileyim ben? Her şeyi ayarladım oysa!" "Çok sinirliyim. Her şey mahvoldu. İster evde olsun, ister sektörde, o kızın asla yükselemeyeceğini düşünmüştüm." Mia sesini alçaltmıştı ama dişlerinin arasından konuşurken, "Şimdi ne değişti?" diye ekledi. "Mia, endişelenme, ben araştırıp öğrenirim hemen!" Sally onu teselli etmeye çalıştı. "Bana ne! Ne olursa olsun, gelecek ay kesinlikle Yönetmen Zedd'in dizisinde oynamalıyım. O sürtüğün o rolü kapmasına izin vermeyeceğim!" "Merak etme sen, Mia..." Ashley daha fazla dinlemek istemedi, hafifçe gülümseyerek kendi odasına doğru yürüdü. Kapıyı kapattıktan sonra, gülümsemesi daha da genişledi. Yönetmen Zedd'in dizisi mi? Geçmiş hayatında, Sally ile işbirliği yaparak ona tuzak kuran Mia'ydı. Bu sadece o rolü kaybetmesine neden olmakla kalmamış, aynı zamanda onu dibe sürüklemişti. Sonunda Mia, Yönetmen Zedd'in dizisinde başrolü kapmış ve şöhret basamaklarını hızla tırmanmıştı. Mia, onun hayatını karartarak zirveye ulaşmıştı, o ise sefalet içinde yaşamış ve sonunda bir yangında can vermişti. O anne ve kızı düşündükçe, nefret alevleri tüm vücudunu sarıyor, kanı kaynıyor ve düşmanlarından intikam almak için sabırsızlanıyordu. Ama ölümü görüp hayatın değerini anladıktan sonra, artık ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini çok iyi biliyordu. İntikam istiyordu, ama bunun için önce güçlenmesi gerekiyordu. Sally ve kızlarının asla ulaşamayacağı kadar güçlü olmalı, onlardan her şeyi yavaş yavaş geri almalıydı. Ve ona yaşattıkları acıları, onlara fazlasıyla geri ödeyecekti. O anne ve kızın bir gün kanla bedel ödeyeceğine yemin etti. ***