Axton Üç hafta sonra Kurtumu zor zapt ediyorum. Elena'yı buraya geri sürüklemek, işaretlemek ve cezalandırmak istiyor. Üç hafta geçti ve kurtum aşırı derecede huzursuzlanıyor. Onu avlamaktan ne kadar daha alıkoyabileceğimi bilmiyorum. Bunun asla olmaması gerekiyordu. Onu kulüpte bulup, babasına şantaj yapmak veya taleplerimi kabul etmezse onu yok etmek için kullanabileceğim kışkırtıcı fotoğraflar çekmek niyetindeydik. Bunun yerine, babasının kızının eşim olduğunu ve Han'ın onu istediğini öğrendim. "Hala onun için yanıp tutuşmuyor musun?" Beta'm Eli, ayaklarımın yanındaki divana yığılırken bana soruyor. Yine zamanı kaybettim. Tavandaki ışık armatürüne ne kadar zamandır bakıyorum? Muhtemelen bir süredir, çünkü gözlerim ağrıyor. Eli'nin kol düğmelerini düzelttiğini izliyorum ve şehrin diğer ucundaki müteahhitle planları gözden geçirmek için buluşmamız gerektiğini hatırlıyorum. "Axton!" Eli sesleniyor, yüzümün önünde parmaklarını şıklatıyor. "Toparlan artık," diye azarlıyor ve ben doğruluyorum. "Planlarımız ne olacak? Bu baştan beri senin fikrindi. Onu bul. Bazı skandal fotoğraflar çek. Babasını yok et ve onu konseyden indir. Seni reddettiğine sevinmelisin," diyor, bacağıma vurarak. Han, kafamda sözlerine homurdanıyor. "Mesele o değil. Sadece benden önce davrandığı için sinirliyim," diye homurdanıyorum, beni reddettiği için sinirleniyorum ve sonra onu reddetmek ve bunu kabul etmek yerine, lanet olası kurtum kontrolü ele geçirdi ve onu tutmaya karar verdik. Hatıraya başımı sallıyorum. Şimdi bağ sadece onun tarafında kopmuş durumda, benim değil. "Bunu yapamayacaksın, değil mi?" diyor Eli, küllü sarı saçlarını gözlerinden çekerek beni izliyor. İçimi çekiyorum ve dudaklarımı büzüyorum. Eğer onu bulup reddedersem, Han kontrolden çıkacak ve başka bir katliam yapacak. Bir önceki olayı örtbas etmek bile yeterince zordu. "Eşim olduğunu fark edene kadar her şey yolundaydı," diye mırıldanıyorum. Eli başını geriye yaslıyor, tavana bakıyor. "Eğer yapmak istemiyorsan, tamam. Ama en azından onu ara ve onun hakkında somurtmayı bırak. Eğer onu istiyorsan, git ve al. Hiçbir yargıda bulunmuyorum!" İç çekiyorum. "Cidden, kanka, sadece onu ara. En azından o zaman onu reddetmeye veya reddetmemeye karar verebilirsin." Omuzlarını silkerek ayağa kalkıyor ve kapıya yöneliyor. Onu ayrılırken izliyorum, sonra cebimden telefonumu çıkarıp rehberimde geziniyorum. Geçen gece sarhoşken etrafa telefon ederek aldığım numarayı arıyorum. Arama düğmesine basarak, babasının cevaplamadan önce birkaç kez çalmasını dinliyorum. Duraksıyorum, ekrana bakıyorum, yanlışlıkla onun numarasını aramadığımdan emin olmak için iki kez kontrol ediyorum. Hayır, kesinlikle onundu. "Elena ile konuşmam lazım," diyorum ona, tonumu hafif tutmaya çalışarak. "Kimsiniz?" diye soruyor Derrick. Öfkeli tonuna gözlerimi deviriyorum; bu adam çekilmez bir pislik. "Alfa Axton, Derrick. Şimdi kızını bağla," diye tersliyorum onu. "Kızımı aramak için hiçbir nedeniniz yok. Ne istiyorsunuz?" diye soruyor. "Cevap verin. Kızımın benim sürüm üzerinde hiçbir hakkı yok. Eğer onu fikrimi değiştirmeye ikna etmeye çalışacağınızı düşünüyorsanız, size kızımın sizden en az benim kadar nefret ettiğini temin ederim." "Elena nerede, Derrick?" diye soruyorum, ondan çoktan sıkılmış bir şekilde. "Kızımdan uzak duracaksın!" "Olmaz, Derrick. Elena benim eşim. Bu yüzden, eşim eve geldiğinde, ona beni aramasını söyle," diyorum ona, sonra telefonu kapatıyorum. Kızgın bir şekilde telefon ekranıma bakıyorum, sadece kapının yanındaki hareketi duyduğumda gözlerimi deviriyorum. "Kulak misafiri olmayı bitirdin mi?" diye soruyorum Eli'ye. "Babasyla böyle konuşmak akıllıca mıydı sence?" diye soruyor ve gözlerimi ovuyorum. Beni reddettiğinden beri zar zor uyudum. Aslında, lanet olası sürü evinden pek çıkmadım, Han'ın onu avlayacağından ve sürülerimiz arasında bir savaş başlatacağından endişeleniyorum. "Eğer bu geceye kadar aramazsa veya beni bulmaya gelmezse, videoyu ve sana gönderdiğim fotoğrafları sızdırırız," diyorum ona. Han, kafamda başkalarının onu çıplak ve savunmasız görmesi düşüncesiyle homurdanıyor. "Onu geri istiyor musun?" diye soruyorum Han'a. Kurtum homurdanmaya devam ediyor ve Eli, kurtumu sakinleştirmeye çalışırken auranın dışarı aktığını hissederek beni tedirgin bir şekilde izliyor. "Ona bir şans verdin. Eğer geri aramazsa, onları sızdırırız, Han. O zaman geri gelecek. Elena'nın gidecek başka yeri olmayacak," diyorum ona ve bana homurdanmayı bırakıyor. "Emin misin?" diye soruyor Eli. Ayağa kalkıyorum, odanın uzak köşesine, bara doğru yürüyorum ve bir bardak ve bir şişe viski alıyorum. Şişeyi Eli'ye doğru kaldırıyorum ve o başını sallıyor, divana geri yığılıyor. Başka bir bardak alıyorum, ikimize de içki dolduruyorum. "Eğer aramazsa, orijinal planlarımıza devam ederiz," diyorum ona. Hatasını telafi etmek için bir şansı daha var, yoksa beni reddettiğine pişman edeceğim. "O fotoğrafları sızdırırsan, onu mahvedersin. Bence düşündüğün gibi kazanan bir hamle değil, Alfa," diyor Eli bana ve bardağımın üzerinden onu izleyerek içkimden bir yudum alıyorum. "Şansını kaçırdı," diyorum ona ve o başını sallıyor, dudaklarını büzüyor. Babasını tanıyorum ve onu sürgüne göndereceğini biliyorum. Hiçbir sürü onu almaya cesaret edemeyecek; Alfa Derrick önemli bir figür ve bu şehirdeki en büyük ikinci sürüye sahip. Bu, itibarına önemli bir darbe olacak. Konseyden görevden alınacağını biliyorum. Beni meydan okuyacak kadar aptalsa, bir savaş başlatacak kadar büyük. Ama bu akılda tutularak, Elena'nın bana gelmekten veya şehri terk etmekten başka gidecek yeri olmayacak.