Rose'un Ağzından Yolculuk sessiz geçti, Alex bilgisayarında çalışırken beni görmezden geldi ve ben düşüncelerimle baş başa kaldım; pilot inişi duyurduğunda üzerimden bir rahatlama dalgası geçti. Alex uçaktan indi ve şaşırtıcı bir şekilde bana kolunu teklif etti. "Teşekkür ederim," diye mırıldandım nazikçe ve uzatılan kolu tuttum. Son basamağa geldiğimizde kolumu bırakmadı. Bunun yerine, eli sırtımın alt kısmına doğru hareket etti. Küçük bir hıçkırık yuttum, uçakta değiştirilmediğinden emin olmak için ona doğru gizlice bir bakış attım. Çok lüks bir otele geldik ve personelden biri bizi odamıza kadar çıkardı. Otel personeli yemeğimizin odaya getirilip getirilmeyeceğini sordu. "Rose, yemek yemeye hazır mısın?" diye sordu Alex tok sesiyle. "Henüz değil, önce uyuyacağım," diye yanıtladım yüzüm kızarırken. "Karımı duydunuz, hazır olduğumuzda sizi arayacağız." Karısı! Karısı!! Alex benden karısı olarak bahsetti. Kalbim taklalar attı; hala Alex olduğundan emin olmak için ona baktım. Sırıttı ve ben eridim. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle uzandım; uyumaktan korkuyordum; farklı bir Alex'e uyanmak istemiyordum. "Uyu Rose," dedi en nazik sesiyle. Beynim hemen itaat etti ve tıpkı bir ilaç gibi, derin bir uykuya daldım. Gözlerimi açtığımda, Alex beni izliyordu. "Çok güzelsin," diye fısıldadı sesi kısık bir şekilde. Nefesim kesildi ve rüya görüp görmediğimi anlamak için kendimi çimdikledim. Alex bana güzel diyordu, ne değişti? Ama umursamadım; bildiğim tek şey Alex'in bana güzel dediğiydi ve önemli olan da buydu. Yatağın yan tarafında kapalı bir tabak gördüm. "Ye, bugün için bazı etkinlikler planladık," dedi yataktan kalkarken. Çarşaflar çıplak göğsünü ve boxer şortunu ortaya çıkardı. Çıplak sırtını izlerken neredeyse tükürüğüme boğuluyordum. Kocam çok kaslı ve ateşliydi. Alex beni dikizlerken yakalamak için döndü. Bana göz kırptı ve ben başımı eğdim, kan yüzüme hücum etti. Banyoya girdiğinde, hemen yemeğe doğru atıldım ve silip süpürdüm. "Yavaşla, balayımızı hastanede geçirmemizi istemem, bebeğim," diye seslendi Alex banyodan. Hemen yemeyi yavaşlattım, Bebeğim! Ben mi? Yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. O duştan çıktığında ben bitirmiştim. Duş aldım ve giyindim ve el ele dışarı çıktık; alışverişe gittik, sahile ve sonunda akşam yemeğine. Venedik'te geçen iki günün ardından, sanki bir rüya gibiydi. Alex benimle ilgileniyordu ve on yıl önceki o asık suratlı adamın nereye gittiğini merak ediyordum. Makyajımı yapmak için makyaj masasının arkasına oturdum. Alex akşam yemeği planlamıştı ve ben de onun için özel bir şey planlamıştım. Kocamla seks yapmaya hazırdım. Venedik'teki son gecemizdi ve evliliğimizi henüz tamamlamamıştık; Alex, hazır olduğumdan emin olmak için işleri yavaşlatmak istediğini söyledi ama ben hazırdım. Ona derinden aşıktım ve vücudumu ona vermekten daha fazla beni tatmin edecek hiçbir şey olamazdı. Alex arkamdan geldi ve saçımı yana doğru çekti "Çok güzel kokuyorsun, bebeğim," diye fısıldadı, omzumu koklayarak her yerine öpücükler kondurdu. Kıkırdadım ama boynumda soğuk bir şey hissettiğimde bir nefes verdim. Alex boynuma gümüş bir kolye taktı. Gözlerim takının güzelliğiyle yaşlarla doldu. Başımı çevirdim ve onu öptüm. Öpücük o kadar tutkulu ve yoğundu ki, bittiğinde ikimiz de birkaç dakika gözlerimizi açamadık. Akşam yemeğine gittik ve harikaydı; Alex bana tüm seyahatlerini anlattı ve ben sadece paylaştığı her bilgiyi açgözlülükle yuttum. Gömleğinin önünde görünen küçük cilde bakmaktan kendimi alamıyordum ve dekolteme baktığını biliyordum; elbiseyi bu amaçla özellikle seçmiştim. Akşam yemeğinden sonra asansöre geçtik. İçeri girdikten sonra, Alex'in dudakları sıcak ve tutkulu bir öpücükle benimkileri ele geçirdi. Öpücükten biraz bayıldım, bu yüzden kollarımı boynuna doladım ve o beni kapımıza kadar taşıdı, dudakları hiç benimkilerden ayrılmadı. Odamızın anahtarlarıyla uğraştı. Kapıyı başarıyla açtı ve elbisemi yırttı, yazık oldu, o elbise çok pahalıydı. Ben iç çamaşırımdan kurtuldum, o da gömleğini ve pantolonunu çıkarırken birkaç düğmeyi kopardı. Göğsümden aşağıya, göbeğime kadar öpücükler kondurmaya başladı, dudakları çok ıslak olan cinsel organımla temas kurmadan önce beni biraz kızdırdı. Sanki hayatı ona bağlıymış gibi beni yaladığı için cennet gibiydi. "Lütfen," diye fısıldadım; zar zor nefes alabiliyordum; sesim uzak geliyordu. "Adımı söyle, Rose," diye homurdandı. "Alex, lütfen." Hızlı bir hareketle içimi doldurdu, neredeyse anında zevk kayboldu, rahatsızlık bu dünyanın dışındaydı, ama hiçbir şey söylemedim. Alex kendinden geçmiş gibi görünüyordu, bu yüzden orada yattım ve o durmadan itmeye devam ederken acıya katlandım. Birkaç itmeden sonra, acı azaldı ve yerini zevke bıraktı. Çığlık attım, ardından Alex'in derin çığlığı geldi; çok güzeldi. Ter içinde, yatağa yanıma çöktü, sonra beni kollarıyla sardı. Tükenmiştim ama çok tatmin olmuştum. Ertesi sabah, kocamın kollarından isteksizce kurtuldum ve duş almaya gittim. Çok iyi bir ruh halindeydim, kendimi tamamlanmış, bir kadın gibi hissediyordum. Bitirdikten sonra, kapıyı açtım ve Alex'in uyanık olduğunu gördüm. "Günaydın bebeğim," diye selamladım, ama sessizlikle karşılaştım, yüzünde öldürücü bir bakış vardı. "Bakire miydin?" diye sordu Alex, sesi ölümcül derecede sessizdi ve vücudumdan aşağıya soğuk ürpertiler gitmesine neden oldu. "Evet, ama önemli değil; dünden keyif aldım; çok iyiydi," diye açıkladım en yumuşak sesimle. "Giyin şimdi gidiyoruz," diye emretti Alex. Otuz dakika içinde havaalanına doğru yoldaydık; Alex bana tek bir kelime bile etmedi. Çok kafam karışmıştı, neler oluyordu? New York'a indik ve Venedik'te yaptığı gibi kolunu teklif etmedi. Ellerim terledi ve aşırı derecede gerginleştim. Bir şoför bizi bekliyordu ve arabaya bindik. "Umarım balayınızdan keyif aldınız, efendim?" diye sordu şoför, ama Alex onu görmezden geldi, yüzünde derin bir somurtma vardı. "Aldık, teşekkür ederiz," diye yanıtladım şoföre, onu utançtan kurtarmak için. Köşke geri döndüğümüzde, Alex beni arabada bıraktı ve eve koştu. Yavaşça indim, bacaklarım titriyordu ve eve doğru yürüdüm. Ben içeri girerken, Alex geri koştu, kafamı daha da karıştırdı. Aceleyle nereye gidiyordu? Kız kardeşim Jane evdeydi ve bana doğru yürüdü. "Neler oluyor?" diye sordum ona. "Evelyn geri döndü," diye duyurdu Jane ve bacaklarım beni taşımadı.