Julian beni yatağa pek de özenli olmayan bir tavırla bırakıyor, vücudum şiltenin yaylanmasıyla havalanıyor. Tam beceriksizce kalkmaya yeltenirken arkama geçiyor; bir eliyle boğazımı kavrarken diğer eliyle kalçalarımı yukarı kaldırıyor. Dudakları yanağıma, çeneme ve omzuma sürtünüyor. Oraya kondurduğu hafif ısırık, omurgamdan aşağı yeni bir ürperti gönderiyor.
“Sana dokundu mu?” diye soruyor Julian
















