Tideview Köşkü'nün diğer tarafında, Justin eski karısının telefonu yüzüne kapatmasıyla birkaç saniye sersemledi. O kadar kararlı ve soğuktu ki. Ağlayıp kendisine boşanmaması için yalvaran kadınla aynı kişi miydi bu? Geçen üç yıl içinde, ona karşı hiç mi bir şey hissetmemişti? Sırf bir nedenden dolayı mı üç yıl boyunca ailesine katlanmıştı? Justin düşündükçe daha da sinirleniyordu. "Bay Salvador, kahveniz." Ian içeri girdi ve patronunun ciddi ifadesini görünce tereddütle sordu, "Genç hanımla iletişime geçtiniz mi? Yeni telefon numarasını alabildiniz mi?" Justin alnını ovuşturdu, hayal kırıklığıyla. O kadar sinirlenmişti ki, aramasının amacını unutmuştu. Anna gittikten sonra mutlu olacağını sanmıştı, ama sırf Asher'la birlikte olduğu için sinirli ve rahatsızdı. Duygularıyla oynamaya nasıl cüret edebilirdi? "Belki başka sefere. Şu an o kadınla uğraşmak istemiyorum." Justin kahveyi aldı ve bir yudum aldıktan sonra kaşlarını çattı. "Ne oldu? Tadı doğru değil." "Ama ben genç hanımın bana verdiği tarife göre yaptım." Ian kafası karışmış bir şekilde başını kaşıdı. "Tarif mi?" "Genç hanım gitmeden önce bana küçük bir defter vermişti. Yiyecek ve içecek tercihlerinizi ve kısıtlamalarınızı yazmıştı. Hatta ne yediğinizi ayrıntılı tarih ve saatle not almıştı." Bunu söylerken, Ian küçük defteri çıkardı ve Justin'e uzattı. Justin aldı ve açmakta tereddüt etti. Gördüğü şey, Anna'nın boşanmadan önceki kadar düzenli, sıralı el yazılarıydı. ——"Kahvenin tadını zenginleştirmek için bir tutam tuz ekle. Justin böyle seviyor." ——"Justin bu öğleden sonra taze deniz tarağı ile iki kase deniz mahsulleri çorbası içti. Gelecekte ona daha sık yapmalıyım." ——"Justin tatlı yiyecekleri sevmiyor. Bir dahaki sefere çay saatinde peynirli kraker veya tereyağlı kek yapacağım. Belki onları beğenir." ——"Geçen yıl Justin için birkaç kravat aldım, ama kırmızı unsurları olanları hiç giymedi. Justin muhtemelen kırmızıdan nefret ediyor." Justin. Justin. Justin. Defterdeki her cümle onunla ilgiliydi. Justin sayfaları yavaşça çevirirken şok oldu. Nefesini tuttu, sanki sayfaların üzerindeki kelimeleri yanlışlıkla üfleyip uçurmaktan korkuyordu. Gözleri yavaş yavaş karardı ve defteri o kadar sıkı tuttu ki kağıt buruştu. "Beni ayrıntılı olarak inceliyor. Bu sadece gizli amaçları olduğunu kanıtlıyor!" Justin defterde yazılanlar hakkında karmaşık duygular hissetse de, hala Bella'ya kızgındı. Bu yüzden defteri basitçe çöp kutusuna attı. "Bay Salvador, atmayın! Genç hanım son üç yıldır sizin hakkınızda tüm bu bilgileri toplamak için çok çalıştı. Eğer sizi umursamıyorsa, neden tercihlerinizi hatırlamakla uğraşsın ki? Bu sizi ne kadar çok sevdiğini gösteriyor!" Ian aceleyle onu aldı, Bella için üzülüyordu. "Ona Genç Hanım demeyi bırakın. Bunu hak etmiyor!" O sırada, çalışma odasının dışından sesler duydular. Koridorun sağ tarafından geliyor gibiydi. O oda eskiden Anna'ya aitti. "Git ve neler olup bittiğine bak." Justin yorgun bir şekilde şakaklarını ovuşturdu. Ian aceleyle çalışma odasından çıktı ve karmaşık bir ifadeyle geri döndü. "Bay Salvador, Bayan Gold gürültüye neden oldu. O..." "Rose'a ne oldu?" "Genç Hanım'ın... Yani, eski eşinizin yatak odasındaki her şeyi atıyor." O anda, Rosalind Anna'nın yatak odasında öfke nöbeti geçiriyordu. "O sürtük! O sadece bir köylü kızı! Yaşlı adam onu kayırdığı için nasıl bu kadar kibirli olabilir? O aptal bileziğin nesi bu kadar harika?! Beni nasıl küçümsemeye cüret eder!" Bella boşanma belgelerini imzaladığında, evi eli boş terk etti. Bu, Rosalind'e Bella'nın cilt bakım ürünlerini ve başucu süslerini çöp gibi yere atma fırsatı verdi. Justin içeri girdiğinde oda darmadağınıktı. "Rose! Ne yapıyorsun?" Justin kaşlarını çattı. "Burada onun izlerinin olmasından nefret ediyorum!" Rosalind Justin'i görünce tekrar ağladı. "Eğer o olmasaydı, birlikte üç koca yılı kaçırmazdık. Yerimi çaldı, ama sanki kötü adam benmişim gibi davranıyor! Beni yuva yıkan biri gibi gösteriyor!" "Rose, sen yuva yıkan biri değilsin. Hayal gücünün seni ele geçirmesine izin verme." Justin'in gözleri karardı. Yere düşüp parçalanmış yeşim kurbağasını almak için eğildi. Kurbağa heykelinin göz kırptığını ve barış işareti yaptığını görünce şaşırdı. Bu onu gülümsetti. O sırada, Rosalind dolabı açtı ve Anna'nın kıyafetlerini dışarı attı. "Bu ne?" Rosalind gelişigüzel büyük bir kutuyu açtı ve yüksek kaliteli kumaşlardan yapılmış, güzelce dikilmiş bir erkek takım elbisesi gördü. "Hah! Bu Anna'nın Bay Thompson için hazırladığı bir hediye mi? Çok geçmeden kendine başka bir koca mı buldu?" Bunu duyan Justin'in yüzü asıldı ve kutuyu almak için yanına gitti. "Justin, bu kadın alçak! Seni sevdiği için seninle evlendiğini ve seninle içtenlikle ilgileneceğini sanmıştım. Meğerse sadece seninle aptal gibi oynuyormuş!" Rosalind'in gözleri kızarmıştı. Sehpanın üzerindeki meyve bıçağını aldı ve takım elbiseyi kesmek için ileri atıldı. Justin'in refleksleri hızlıydı, bu yüzden kutuyu vücuduyla siper etti. Sonuç olarak, bıçak Justin'in kolunu kesti ve bembeyaz gömleği parlak kırmızı kanla ıslandı. "Ah! Aman Tanrım! Çok üzgünüm, Justin!" Rosalind'in elindeki bıçak yere düştü. O kadar korkmuştu ki ağzını kapattı ve zihni boşaldı. Tek yapabildiği ağlamaktı. "Aman Tanrım! Neler oluyor?!" Shannon birkaç hizmetçiyle içeri girdi. Justin'in yaralandığını görünce korktu. Kan beyaz halıya damlıyordu ve onu kırmızıya boyuyordu. "Justin, kendini nasıl kestin?!" "Ian, Bayan Gold'u eve götürmek için bir araba ayarla." Justin acıya dayandı ve çaresizce iç geçirdi. "Justin, eve gitmek istemiyorum. Seninle olmak istiyorum!" Rosalind aceleyle Justin'e sarıldı. "Doğru. Rose'un burada kalmasına izin vermelisin. Çok geç oldu. Madem yaralısın, sana o bakabilir." Shannon yeğenine yardım etmek için bir fırsat gördü. Justin ve Rosalind'in evlenmesi Shannon'ın çıkarınaydı, bu yüzden Rosalind'in bu gece Justin'in yanında kalıp onunla yatmasını diliyordu. "Hayır, eve gitmeli." Beklenmedik bir şekilde, Justin kararında kararlıydı. "Rose er ya da geç seninle evlenecek zaten." "Evlendiğimizde, birlikte olmak için tüm zamanımız olacak. Şimdi, ailesiyle daha fazla zaman geçirebilmesi için evde kalmalı. İkincisi, Anna ile boşanmayı henüz sonuçlandırmadık, bu yüzden Rose'un burada kalması uygunsuz." Bundan bahsedilince, Shannon'ın söyleyecek başka bir şeyi kalmadı. Rosalind'i gönderdikten sonra, Justin odanın haline baktı ve iç geçirdi. Hizmetçilere ortalığı toplamalarını emretti. "Bay Salvador, gelin ve bir bakın!" Ian şaşkın bir ifadeyle dolabın önünde duruyordu ve karmaşık bir kostüm çıkardı. Justin yanına gitti ve kostüme yakından baktı. Elbise yumuşak pembe, pürüzsüz bir kumaştan yapılmıştı ve üzerine gerçekçi şakayıklar işlenmişti. Bunun çok pahalı olması gerektiğini bir bakışta anlayabiliyordu. Şakayıklar gerçek güzelliği sembolize eder. Uzun kirpikleri titredi ve düşünceleri dalgalandı. "Genç hanım sahnede mi performans sergiliyor? Eğer öyleyse, o harika!" Ian hayranlığını dile getirdi. Patronunun eski karısı hakkında her zaman yenilenmiş bir izlenime sahipti. Ian ayrıca patronunun neden bu kadar havalı ve güzel bir kadını küçümsediğini de anlayamıyordu. "Bir söz duymadın mı?" "Hı?" "Oyuncular harika yalancılardır." Justin ince dudaklarını düz bir çizgi halinde bastırdı ve açıklanamaz bir şekilde sinirlendi.