Emma, umut dolu bir sesle kuyumcuyu aradı. Ancak cevap hızlı ve hayal kırıklığına yol açıcıydı. "Üzgünüm hanımefendi, ama o kolye çoktan ayrıldı," diye bilgilendirdi mağaza çalışanı.
Emma'nın sesi buz gibi oldu. "Kızımın kalbi ona bağlı. Onu bizim için almanın bir yolunu bulacaksınız, değil mi?"
"Afedersiniz, ancak 'Amor Eternum' eşsiz imza parçamız. Başka bir müşteri onu güvence altına aldı ve teslimata hazırlanıyoruz."
Emma'nın yüzünde bir hayal kırıklığı belirdi, ancak Olivia anlayışlı kızı oynadı. "Sorun değil anne. Zaten çok pahalıydı ve onu o kadar da sevmedim."
Olivia'nın fedakarlığından etkilenen Emma, bir suçluluk duygusu hissetti. "Bu gece Meredith Vaughn'un yer alacağı bir defile var. Gideceğiz ve orada en çarpıcı elbiseye sahip olduğundan emin olacağım."
"Teşekkürler anne! Sen en iyisisin!" Olivia gülümsedi.
Laura, onların şefkatli anlarını gözlemlerken, sesi soğuk bir şekilde araya girdi. "Elbette, kız kardeşim hoş geldin partisinde en iyisinden daha azıyla görünemez. Ama anne, on sekizinci yaş günü partimi unutma." Gülümsemesi sinsiydi. "On sekiz yaşına girdim. Babamın benim için bıraktığı kartı şimdi almamalı mıyım?"
İçinde dudak uçuklatan bir miktar para bulunan kartın sözü üzerine Emma'nın ifadesi değişti. "Neden bu kadar acele? Sadece bir kart. Onu senden saklayacağımı mı sanıyorsun?"
Olivia nazik bir sesle araya girdi. "Laura, yakında SAT sınavların var. Para şu anda bir endişe değil. Annem onu güvende tutuyor. Üniversite başladığında konuşabiliriz."
Emma yıllar önce aynı sözü vermişti ve Laura o kartı ölüm gününe kadar hiç görmemişti. "Üniversiteyi beklemeye gerek yok. Anlaşmamıza göre doğum günü partimden sonra alacağımı söylemiştin."
Emma'nın yüzü karardı. "Senin için bunca şey yaptıktan sonra bir kart için kavga ettiğine inanamıyorum."
"Bu acımasızca anne. Sadece babamın istediği gibi bana ait olanı almaya çalışıyorum. Sorun ne? Yoksa parayı zaten harcadın mı? Geri vermek istemiyor musun?"
Emma'nın sesi bir suçluluk duygusuyla titredi ve kekeleyerek, "Neden senin paranı kullanayım ki? Sharpe ailesinin bolca var."
Kapı zili çalarak gerginliği kesti.
"Merhaba, burası Sharpe'ların evi mi?" diye bir ses duyuldu.
Meraklanan Olivia öne çıktı. "Kim o?"
"Bir mücevher alımı için teslimat," diye cevap geldi. Çalışan bir kutuyu açtı ve Olivia'nın az önce imrendiği eşsiz kolyeyi ortaya çıkardı.
Olivia'nın gözleri sevinçle açıldı. "Anne, bu istediğim! Satıldığını söylememişler miydi? Burada ne işi var?"
Emma takılarak, "Belki baban sürpriz olarak almıştır," dedi.
Olivia, 'Doğru. "Tek ve eşsiz" olmak aile anlamına da gelebilir. Babam her zaman onun tek kızı olduğumu söyler.' diye düşündü. O dünyada o kolyeye sahip olan tek kişiydi, bu da Laura'nın şansının olmadığı anlamına geliyordu. Olivia, ziyafette onu gölgede bırakmaya kararlıydı.
Saçlarını geriye iterek Olivia, bilgisizmiş gibi davrandı. "Belki kız kardeşim içindir."
Çalışan kolye'nin anlamını açıklıyordu ve Olivia masum rolü yaparak Laura'ya baktı. "Bu dünyada tek. Bu babamdan senin için bir hediye olmalı." Biraz övünmek için tevazuunu abartmanın eşiğindeydi. Laura buna bir cevap vermeye bile tenezzül etmedi.
Çalışan sordu, "Hanginiz Sharpe ailesinin genç hanımefendisi?"
Emma, Olivia'yı işaret ederek, "O," dedi, sonra Laura'ya döndü. "Tatlım, bu kolye eşsiz. Kız kardeşin daha yeni döndü ve bu babandan bir hoş geldin hediyesi gibi. Senin için özel bir şeyimiz var, reşit olma yaşın için. Üzülme tamam mı?"
Olivia tereddüt etti, isteksiz gibi davranarak. "Ama tek olan o. Laura'ya daha çok yakışır. Böyle güzel bir hediyeyi alamam."
Emma ısrarla, "O senin için. Sadece al," dedi. Anne-kız oyunu biraz fazlaydı.
Olivia hediyeyi almaya hazır bir şekilde, "Haklısın, aksi takdirde babam üzülürdü. Lütfen, onu bana verin," dedi.
Ama çalışan araya girdi, "Siz Bayan Godfrey misiniz?"
















