Başım çok, çok kötü ağrıyor. Ölmek istiyorum. Az önce matematik sınavımı bitirdim. Ağzım hala dilimde pamuk varmış gibi hissediyorum. "Neden yine finallerden bir gün önce partiye gitmeyi kabul ettim ki?" Yurda geri yürürken kendi kendime sordum. Lydia ve Chloe zaten bitirmiş ve erken teslim etmişlerdi, tahminim? Yurtlara geri dönüp uyumak için. Benim de planım buydu. Ve kapıyı açınca doğru tahmin ettim, Lydia yatağının yarısında uzanıyordu, alt kısmı yerdeydi. Peki Chloe?? Bir şey diyemem, boynu gerçekten garip bir pozisyondaydı. Ve ikisi de hala üniformalarıyla, sanırım değişmeye vakitleri olmadı. Ben de aynısını yaptım, sırt çantamı yatağımın yanına fırlattım, içine girdim ve yastığıma sarıldım. *** Biri omzumu sallıyordu. "Dee" Lütfen beni rahat bırak. "Dee!" Belki onu görmezden gelirsem, beni rahat bırakır. "Uyan Dolores yoksa Allah yardımcın olsun, sana banyo yaptıracağım." "Urgh! Tamam" dedim kalkarak. Lydia önümde duruyordu, altın sarısı saçları karmakarışıktı. Chloe banyodan elinde bir kase suyla çıktı. "Suya gerek yok, zaten kalktım" dedim iki elimi de havaya kaldırarak teslim olurcasına. "Konuşmamız lazım" dedi kaseyi bir sandalyeye koyarak. "Pekala" dedim bacaklarımı katlayarak. "Yani dün gece muhteşemdi" diyen Lydia'ydı. "Hı hı?" "Ne oldu?" Chloe ciddi bir sesle sordu. "Çok endişelendik, birinin seni kaçırdığını falan sandık. Kızların eğlencesinin bir numaralı kuralı, birlikte hareket etmek" diye azarladı Chloe. "Üzgünüm tamam mı." Onlara ne anlatacağım? "Sonra takım elbiseli o yakışıklı adamlar bizi neredeyse zorla arabaya sokup seni almaya götürdüklerini söylediler. Kaçırıldığımı sandım!" "Üzgünüm, tamam mı?" dedim küçük bir sesle, onlara ne anlatacağım? "Bir saniye oradaydın ve sonra? Boom! Çok endişelendik. Ben şahsen kaçırıldığını ya da bir yerde bir hendeğe atılmış olduğunu düşündüm." diye azarladı Chloe. "Ben de onu destekliyorum" dedi Lydia elini sallayarak. İkimiz de ona döndük ve ters ters baktık. "Gerçekten üzgünüm, biraz sorun yaşadım." Hızlıca bir şeyler düşünmem lazım, onlara ailem hakkında gerçekten bir şey söyleyemem. Dün geceki boş araziden sonra, Kara ve Tehlikeli ile geri dönüş yolculuğu ve evet, bundan sonra ona böyle demeye karar verdim. Kara çünkü onunla ilgili her şey karaydı, kömür karası saçlarından kaslı kollarını saran siyah üzerine siyah takım elbiseye kadar. Tehlikeli olmasına gelince, kimsenin bana onun tehlikeli olduğunu söylemesine gerek yoktu, cehennem onunla ilgili her şey tehlike çığlığı atıyordu, çok sessizdi. Daha çok panikleyip kanlı bir cinayet çığlığı atmamaya çalışıyordum. Ayrıca bana nereye götürdüğünü sormak istemiştim ama vazgeçtim. Arabayı kenara çektiğinde önümüzde başka bir SUV vardı. Orada Chloe ve Lydia'yı buldum, korkmuş görünüyorlardı ve arabadan indiğimde onlar da aynısını yaptı ve iyi olup olmadığımı sorduktan sonra akademiye geri döndük ve parmak uçlarımızda yurdumuza girdik. Başım yastığıma değmeden uyuyakalmıştım ama Chloe'den bir 'kendini açıklayacaksın-bakışı' almadan değil. Bu da beni bu sohbete geri getiriyor. Bana 'peki' diye bağıran bir bakış attılar. "Kuzenim beni gördü ve anneme babama söyleyecekti" Gerçeği, ya da en azından bir kısmını anlatmaya karar verdim. "Vay! O sarışın olanı mı kastediyorsun?" diye sordu Lydia. Başımı salladım. "Yanlış anlama ama o bir fahişe gibi görünüyordu" dedi Lyd. "Alınmadım, o birinci sınıf bir Sürtük" diye alay ettim. "Neyse, kulübün sahibi ailemle arkadaş olduğu için beni bıraktı" Daha iyi bir bahane bulabilir miydim? Bunu yiyeceklerine imkan yok. "Mmm bu mantıklı" dedi Chloe başını sallayarak. Öyle mi?! Tarafsız bir ifade takınmaya çalışıyorum. "Ama cidden Dee, bu kadar çok yakışıklı adam tanıdığını hiç söylemedin. Yani bu mantıklı! Akademideki şirin çocuklara hiç hayranlık duymuyorsun çünkü daha yakışıklı adamlar gördün!" diye bağırdı Lydia neredeyse. "Bu çok doğru, bir süredir yumurtalıkların yok mu diye merak ediyordum" dedi Chloe suratını asarak ve saçını savurarak. "Bu çok, çok iğrenç" dedim ve hepimiz kahkahalara boğulduk. "Ama gerçekten kaçırılma olayından dolayı paniklemeseydim, onlardan birine atlardım" Hem Chloe hem de ben Lydia'ya baktık. "Ne? Kaçırılıp Yunan tanrısı gibi görünen bir adam tarafından vahşi hayvansı seks yapılmasını hayal etmediğini söyleme bana" dedi kocaman gözlerle. "Ne!" diye bağırdım ve kahkaha devam etti. **** "Ve paketlemeye başlansın!" dedi Chloe sahte bir Fransız aksanıyla. "Argg!" diye alay etti Lydia. Gülerek başımı salladım ve dolabıma doğru yürüdüm. Neyse ki çok fazla kıyafetim yoktu. Cinsel fanteziler hakkında arkadaşlarımla çok iğrenç bir sohbetten sonra acıktık ve yemekhaneye gittik. Chloe ve Lydia beni tekrar Michael'ı gördüğüm 'zengin' çocukların masasına çektiler. Bana tuvalete gittikten sonra neden partiye geri dönmediğimi sordu. Lydia ve Chloe akademiye geri dönmek istedikleri için ayrıldığımızı söyledim. Ondan sonra iletişim bilgileri alışverişi oldu. Herkes vedalaşırken sarılıp öpüştü. Hatta bazı öğrenciler gözyaşlarını silen yüzlere sahipti. Buluşma planları yapılıyordu. Biraz üzücüydü. Şimdi herkes yarın akademiyi boşaltacağı için yurt odalarımıza geri döndük ve eşyalarımızı topluyoruz. Kıyafetlerim çoğunlukla askılı bluzlar, kısa üstler ve sweatshirtlerden oluşuyordu. Bir sürü şort, tayt ve eşofman altı. Bu, özellikle Lydia gibi arkadaşlarım gibi devasa bir gardırobum olmadığına sevindiğim zamanlardan biri. Tek sorun resim malzemelerim olacak. Yemin ederim bu kadar çok olduklarını bilmiyordum. "Pekala, onları atmam gerekecek." Omuz silktim. İhtiyacım olmayanları attıktan sonra, ki bu çok çıktı. Yurduma girdim ve yatağıma doğru yöneldim. "Bitti mi?" diye sordu Lydia beşinci bavulunu kapatıp iç çekerek. "Hm" Başımı salladım ve yatağıma düştüm. "İyi geceler Dee" "İyi geceler Lyd" ve derin bir uykuya daldım.