"Hıristiyan," diye mırıldanıyorum, çok uzun bir sessizlikten sonra yüzünü incelemek için öne eğiliyorum. "Sen...senin bu dünyada hiç ümidin yok mu?"
Hafifçe kaşlarını çatıyor, benden uzaklaşıp geniş pencerelerden karanlık şehre bakıyor. "Bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyorum, Iris," diye mırıldanıyor.
"Şey demek...dünyada iyiliğin olduğuna inanmak. İşler ne kadar kötü görünürse görünsün, sonun
















