Yatak odasının kapısı, daha fazla düşünmeye fırsat bulamadan aniden açıldı. Sırılsıklam olmuş Ashton, bana bir saniye bile bakmadan doğruca banyoya yöneldi. Ardından su sesi duyuldu. Onun dönüşü uyumaya devam etmemi imkansız hale getirdi, bu yüzden kalkıp üzerime bir şeyler giydim. Dolaptan onun pijamalarından bir takım çıkardım ve banyo kapısının önüne bıraktım, sonra doğruca balkona çıktım. Muson mevsimi olduğundan dışarıda çiselemeye başlamıştı. Gökyüzü karanlıktı ve tuğlalara vuran yağmurun sesi belirsiz bir şekilde duyulabiliyordu. Arkadan gelen hareket sesini sezerek döndüm ve Ashton'ın beline bir havlu sarılı halde banyodan çıktığını gördüm. Saçları nemliydi ve kaslı vücudundan süzülen su damlaları cezbedici bir görüntü oluşturuyordu. Muhtemelen bakışlarımı fark etti, bu yüzden hafif bir kaş çatmasıyla bana baktı. "Buraya gel," diye emretti duygusuz bir sesle. İtaatkar bir şekilde yanına gittim ve bana doğru fırlattığı havluyu yakaladım. Sonra, "Saçımı kurula," diye emretti. Onun buyurgan tavırlarına uzun zamandır alışmıştım. O yatağın kenarına oturur oturmaz, ben de üzerine tırmandım ve saçlarını kurulamak için arkasına diz çöktüm. "Dedemin cenazesi yarın. Aile evine daha erken gitmeliyiz," diye hatırlattım ona. Onunla sohbet etmeye çalışmıyordum. Aksine, aklının Rebecca ile meşgul olmasından dolayı bunu unutabileceğinden endişeleniyordum. "Hımm," diye homurdandı ve başka bir şey söylemedi. Benimle etkileşim kurmak istemediğini çok iyi bildiğim için sustum ve saçını kurutmaya odaklandım. Ondan sonra, uyumak için bir kez daha yatağa uzandım. Son zamanlarda kendimi oldukça uykulu hissettiğimi fark ettim ve bu davranışımı hamileliğime bağladım. Ashton genellikle duş aldıktan sonra çalışma odasına gider ve gece yarısına kadar orada kalırdı. Durum böyleyken, pijamalarını giydikten sonra çarşafların altına girmesi beni şaşırtmıştı. Makul bir çabayla, tamamen şaşkın olsam bile sorularımı bastırmayı başardım. Buna rağmen, kolları aniden belime dolandı ve beni kendine doğru çekti. Sonra, tüy kadar hafif bir öpücük dudaklarıma değdi. Şaşkınlıkla ona bakmak için gözlerimi kaldırdım. "Ashton, ben..." "İstekli değil misin?" diye sordu. Obsidyen gözleri parladı, içlerinde vahşi bir arzu dalgalanıyordu. Bakışlarımı indirdim. Gerçekten de istekli değildim, ama karar vermek bana düşmezdi. "Daha nazik olabilir misin?" Fetüs sadece altı haftalıktı ve düşük riski yüksekti. Kaşları çatıldı ve tek kelime etmeden yuvarlandı ve beni kabaca taciz etmeye başladı. Vücudum acıdan kıvranıyordu ve çocuğu zarardan korumak için elimden geleni yapabiliyordum. Yağmur, onun kaba hareketleriyle eş zamanlı olarak şiddetlenmeye başladı. Şimşek gökyüzünde çaktı ve hemen ardından gök gürültüsü duyuldu, bu da odanın her seferinde aydınlanmasına neden oldu. Uzun bir süre sonra kalktı ve banyoya gitti. Acıdan soğuk terler içinde kalmıştım, kalkıp ağrı kesici alma dürtüsü hissettim. Yine de, çocuğu düşündüğüm anda bu fikri reddettim. Aniden, komodinin üzerindeki telefon çaldı. Ashton'ın telefonuydı. Duvardaki saate baktım ve saatin zaten on bir olduğunu gördüm. Onu bu saatte arayacak tek kişi Rebecca'ydı. Banyodaki su sesi kesildi. Ashton bir kez daha havlusuna sarılı halde dışarı çıktı. Ellerini kuruladıktan sonra aceleyle aramayı cevapladı. Hattın diğer ucunda söylenenleri duyamazken, sadece Ashton'ın kaşlarının hafifçe çatıldığını ve "Rebecca, aptallığı bırak!" diye bağırdığını görebiliyordum. Bunun üzerine aramayı sonlandırdı, giyindi ve gitmeye hazırlandı. Geçmişte buna göz yumardım, ama bu sefer aniden Ashton'ın kolunu yakaladım ve yumuşak bir şekilde yalvardım, "Bu gece kalabilir misin?" Yakışıklı yüzünde bir hoşnutsuzluk ifadesi belirirken kaşlarını çattı. "Seni o kadar çok memnun ettim ki numara yapmaya mı başladın?" Sözleri alaycılıkla akıyordu. Bir an için şaşırdım, sonra sözlerinin saçma olduğunu düşünmeye başladım. Başımı yana eğerek ona baktım ve "Yarın dedenin cenazesi var. Ondan ayrı kalmaya dayanamasan da, biraz kendini tutmalısın, değil mi?" diye açıkladım. "Beni tehdit mi ediyorsun?" Gözlerini bana doğru kısarak baktı. Çenemi bir anda kavradı ve alçak ve tehlikeli bir sesle tükürdü, "Görünüşe göre bir omurga geliştirmişsin, Scarlett Stovall."