Sanki koltuğa dökülmüş gibi oturuyordu, bacak bacak üstüne atmış, rahat bir duruş sergiliyordu. Yüzü ise o kadar gülünç derecede kusursuzdu ki, tüm cilt bakım rutinimi çöpe atasım geldi.
O yüzü tanıyordum.
Herkes tanıyordu.
O, Octavia'ydı—film ödülleri, tasarımcı parfüm kampanyaları, yakın çekimde ağlayıp tüm sinemayı hıçkırıklara boğabilen türden bir aktris.
Son filmini üç kez izlemiştim ve yağmu
















