Adamın sesi Anna'yı derinden sarstı. Aceleyle elbisesini tekrar üzerine geçirdi ve bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdi. İşte o zaman balkonda duran uzun figürü fark etti. Adam ona dönük duruyordu. Arkasından gelen parlak ışık yüz hatlarını seçmesini zorlaştırıyordu, ama onun sabit bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. "Sen kimsin? Neden buradasın?" diye bağırdı Anna. Adam ağır ağır Anna'ya doğru yürüdü. Üzerine tam oturan siyah, özel dikim takım elbisesi seksi vücudunu sarıyordu. Zarif ve klas görünüyordu. Adımları hafif ve yavaştı. Adam, prensesine rahatça yaklaşırken bir ışık huzmesi üzerinde yürüyormuş gibiydi. Ona yaklaştıkça, yüz hatları belirginleşmeye başladı. Keskin hatlı, yakışıklı yüzünde, derin mavi denize batırılmış gibi duran keskin, mürekkep karası gözleri vardı. O gözlerde bir oyunbazlık belirtisi vardı. İnce dudakları hafifçe büzülmüştü. Dudaklarının köşeleri yukarı doğru kıvrılmıştı. Adam gülümsemesine rağmen, buz gibi soğuk bir aura yayıyordu. Anna keskin bir nefes aldı. Bu adam neden ona bu kadar tanıdık geliyordu? Özellikle okyanus gözleri... Kalbinin derinliklerine saplanan bir çift bıçak gibiydi. Anna sinirle geriye doğru sendeledi, ancak adam ilerlemeye devam etti. Büyük bir çabayla Anna biraz cesaret toplayarak konuştu. "Sen kimsin? Neden benim odamdasın? Lütfen şimdi git!" Liam önündeki küçük hanımefendiye büyük bir keyifle baktı. Şu anda soğuk ve ilgisiz davranıyor olabilirdi, ama Liam birlikte geçirdikleri o ateşli geceyi düşündüğünde, bakışları daha da şeytani bir hal aldı. "Sen benim için soyunmuyor muydun?" Anna sersemledi. Uzun, yakışıklı adama baktı; en az 190 santimetre boyunda olmalıydı. "N-n-ne?" Kalbi düzensiz bir şekilde çarpıyordu. Liam'ın bakışları köprücük kemiklerine indi, sonra yavaşça vücudu boyunca aşağı indi ve dik göğüslerinde durdu… Tek gecelik ilişkisinden olduğu kadını tekrar göreceğini hiç beklemiyordu - özellikle burada. Dahası, inanılmaz derecede çarpıcı görünüyordu. Liam o kadını bir daha asla göremeyeceğini düşünmüştü. Hatta bu duruma biraz üzülmüştü. Anna'nın yüzü öfkeyle kızardı. Aceleyle kollarını göğsünün etrafına sardı. Liam'ın bakışları aşağı doğru devam etti, sonunda ince alt karın bölgesinde durdu. Sanki yakıcı bakışları Anna'nın kıyafetlerinin içine nüfuz edip altındaki vücudu görebiliyordu. Anna gerildi. "Sapık, neye bakıyorsun!" Liam dudaklarını yaladı ve şeytani bir sırıtma takındı. "Kıyafetlerini çıkaran sendin." "B-ben... Bu odada kimse olmadığını sanmıştım!" Liam sadece basit bir 'oh' ile cevap verdi, sonra başını eğerek Anna'ya doğru yürümeye devam etti. Dehşete kapılan Anna daha fazla adım geri attı. Sonunda, arkası duvara dayandı ve kaçacak yeri kalmadı. Yapabileceği tek şey, adamın heybetli figürünün ona giderek daha da yaklaştığını izlemekti. Baştan çıkarıcı yüzü, onunkinden sadece birkaç santim uzaktaydı. Anna yardım çığlığı atmak için can atıyordu, ancak Dawson ailesinin köşkü misafirlerle doluydu. Eğer dağınık bir elbiseyle bir adamla bulunursa, ne kadar açıklarsa açıklasın kimse ona inanmazdı. "Sizden tangalarınızı göstereceğinizi sanıyordum." Liam kasvetli sesini baştan çıkarıcı bir şekilde uzatarak konuştu. "..." Anna gözlerini kocaman açtı ve önündeki büyütülmüş yüze dikkatlice baktı. "Sensin! İnanamıyorum senin olduğuna!" Anna'nın sesi kontrolsüz bir şekilde titriyordu. Tonu, işlediği günaha karşı duyduğu öfkeyle doluydu. Liam şaşırtıcı bir şekilde gülmeye başladı. "O gece, sen bana aç küçük bir dişi kurt gibi saldırmıştın. Burada masum olan benim." "Sen…!" "Sadece sana ayak uyduruyordum." "..." Anna'nın göğsü öfkeyle kabarıyordu. "İkiyüzlü! Beni kullandın!" Liam zarif küçük yüzünü kaldırdı. "Hanımefendi, eylemlerinizden sorumlu olmanız gerektiğini düşünmüyor musunuz?" Anna elini kaldırdı ve ona yumruk salladı. Ancak, narin bileği büyük eli tarafından yakalandı. Elini duvara bastırarak onu hareketsiz hale getirdi. Liam hafifçe kıkırdadı. Ağır vücudu onunkiyle temas etti. Ağır nefesleri kulağının dibine düşüyordu. "Küçük hanımefendi, o gece gerçekten eğleniyordunuz," diye alay etti yüzünde şeytani bir gülümsemeyle. "O gece korkunçtu! Hiç de eğlenceli değildi!" diye bağırdı Anna öfkeyle kurtulmaya çalışırken. Ne yazık ki, çabaları boşunaydı çünkü güçlü elini itmenin hiçbir yolu yoktu. Liam sırıttı. "Oh? Bana bıraktığın notu hala hatırlıyorum. Görünüşe göre, katlanılabilirdi." "Hayır, yapma..." "Hmm... Tekrar deneyelim mi?" Bunu söyledikten sonra, Liam onu sıkıca duvara yapıştırdı.