Anna şaşkınlıkla dondu kaldı. Ne zaman onun olmuştu ki? Daha önce birlikte olmuş olsalar da, bu sadece tek gecelik bir ilişki değil miydi? O geceden sonra birbirlerine yabancı olacaklarını düşünmüştü. Hatta ona para bile bırakmıştı. Liam öfkeyle kalktı. Yorganı çekip Anna'nın çıplak vücudunun üzerine serdi. Şehvetli alevlerini bastırarak, Liam kısık sesiyle onu azarladı. "Bugünden itibaren böyle giyinmene izin vermeyeceğim. Aslına bakarsan, seksi kıyafetlere izin yok! Yatakta baştan çıkarman gereken tek kişi benim!" "..." Anna tamamen nutku tutulmuştu. Kalbi öfkeyle doldu! Aniden, Liam tekrar üzerine çıktı. Nazikçe alnındaki dağınık saçları çekti, açık alnını ortaya çıkardı. Yumuşak bir tonla ona, "Güzelliğine şahit olabilecek tek kişi benim," dedi. Kalbinde ani bir sıcaklık duygusu belirdi, yavaşça tüm vücuduna yayıldı. Yavaş yavaş tüm vücudu gevşedi. Büyük ve güzel gözleriyle Liam'ın yakışıklı yüzüne boş boş baktı. Aniden ağlama dürtüsüyle gözleri yaşlarla doldu. Liam onu yatağa soktu ve nazikçe alnından öptü. "İyi uykular, küçük hanımım." Bunu söyledikten sonra Liam odadan çıktı ve Anna'yı yatakta sersemlemiş bir şekilde bıraktı. Zihni tamamen boştu. Yavaşça elini kaldırdı ve alnını okşadı. Sanki hala Liam'ın nazik öpücüğünü hissedebiliyordu. Parmakları dudaklarına doğru hareket etti, burada hala kanının tatlı metalik tadı vardı. Dudaklarını yaladı. Uyuşuklukları, o baskın adamın zorlayıcı ama tutkulu öpücüklerini hatırlatıyordu. 'O adam... 'O kim?' Adamın Büyükanne Dawson'ın doğum günü partisinde ortaya çıkması, onun yüksek statü sahibi bir adam olduğunu kanıtladı. 'O, gay barda tanıştığım eşcinsel adam değil miydi?' Anna nazikçe gözlerini kapattı, adamın geride bıraktığı kokuya kendini kaptırdı. Yavaş yavaş huzur içinde uykuya daldı... Akşam yemeği partisi, Dawson ailesinin malikanesinin bahçesinde düzenlendi. Anna mekana adımını attığı anda, Chloe yanına geldi. Chloe hala ateşli kırmızı elbisesini giymişti. Canlı bir çiçek kadar göz kamaştırıcı görünüyordu. Anna'yı yukarıdan aşağıya süzdü. Anna sade, beyaz diz boyu bir elbise giymişti. Omuzları açık elbisesinde olduğu kadar seksi görünmese de, hala cennetten gelmiş bir tanrıça gibi, zarif ve klas görünüyordu. Chloe'nin gözlerinde bir kıskançlık belirtisi belirdi. Alaycı bir gülümsemeyle, "Anna, Bryan seksi kadınlardan hoşlanır. Bu tutucu kıyafetini beğenmeyecek," dedi. Anna gülümsedi ama gözlerindeki soğukluğu gizleyemedi. "Sadece giydiğim elbisenin çok güzel olmasından endişelendim. Sonuçta senin spot ışığını çalmak istemezdim, Chloe. Neticede sen de kendi yakışıklı prensini bulmalısın." Chloe'nin ifadesi değişti. Kalbindeki öfkeyi bastırmak için elinden geleni yaparak derin bir nefes aldı. Bakışları Anna'nın dudaklarına takıldı ve sahte bir şaşkınlıkla nefesini tuttu. "Aman Tanrım! Anna, dudakların! Neden bu kadar şiş görünüyorsun?" Chloe devam etti, "Bryan bütün bu süre boyunca bahçede meşguldü; seninle değildi. Dudaklarına ne oldu?" Chloe yüksek sesle konuştu, bu sırada oradan geçmekte olan Daniel'in dikkatini çekti. Daniel anında canı sıkıldı. Boğazını temizledi ve "Anna, dudaklarına ne oldu?" diye sordu. Anna sadece "Bir şey yok," diye cevapladı. Chloe kolunu Daniel'in koluna geçirdi ve nazlı bir şekilde, "Babacığım, Anna son zamanlarda çok tuhaf davranıyor. Bryan'ın arkasından bir şeyler yapmış olamaz, değil mi?" dedi. Anna Chloe'ye soğuk bir bakış attı, ancak Chloe'nin dudakları memnun bir sırıtışa dönüştü. "Anna, Bryan seni çok seviyor. Ona ihanet edecek hiçbir şey yapmamalısın." Chloe kasıtlı olarak 'seviyor' kelimelerini vurguladı. Anna kalbinde bir diken hissetti, acıyordu. "Chloe, Bryan'ı çok seviyor gibisin. Çok yazık ki zaten nişanlıyız. Aksi takdirde, onu sana verirdim. Bence ikinizin ritmi birbirine çok uyuyor." Chloe'nin yüzü önce yeşile sonra beyaza döndü. Tam o sırada, Nicole sohbete katıldı. "Anna, unutma, zaten nişanlısın. Skandal olacak hiçbir şey yapma." Chloe, hakaretine hakaret ekleme fırsatını kaçırmadı. Sahte bir tatlı sesle Daniel'e, "Babacığım, Anna'nın ailemizin itibarını zedelemesinden de endişeleniyorum. Sadece ailemizin iyiliğini istiyorum," dedi. Anna gizlice dişlerini gıcırdattı. Buz gibi gözleri, ortalığı karıştırmaya çalışan anne-kız ikilisine sabitlenmişti. "Anna, duydun mu? Eylemlerin sadece seni değil, tüm Hamilton ailesini temsil ediyor; Lincoln Grubu'nu da unutmamak gerek. Kendine dikkat etsen iyi olur," diye azarladı Daniel. "Ne yaptığımı biliyorum," diye soğuk bir şekilde cevapladı Anna ve uzaklaştı. Daniel'in göğsü öfkeyle kalkıp indi. "Sınırı aşıyorsun!" Nicole sızlandı, "Danny, Anna'yı gücendirecek bir şey mi söyledim? Sadece onu düşünüyorum." "Giderek daha da dik başlı oluyor!" Daniel'in ifadesi öfkeyle doluydu. Nicole iç geçirdi. "Anna'nın statüsü artık değişti... Elbette artık bizi dinlemeyecek. Şirketi devralıp resmen Dawson ailesine gelin gittiğinde, bize bakması için ona güvenemeyeceğimize bahse girerim." Daniel'in gözleri puslandı. Başka bir şey söylemedi. Anna büfeye gitti, bir bardak meyve suyu aldı ve bir köşeye oturdu. Çevresini taradı, sapık gay adama tekrar rastlamaktan endişeleniyordu. Neyse ki, kalabalığın arasında adamın uzun boylu figürünü göremedi. Chloe de bir bardak içki aldı ve Anna'ya yaklaştı. "Anna, sabrına çok hayranım. Bunu senden öğrenmek için kesinlikle çok çalışacağım." Chloe, Anna'nın kendisi ve Bryan hakkında öğrendikten sonra ortalığı ayağa kaldırmamasına şaşırdı - Anna'nın düğünü iptal edeceğini düşündü. İnancının aksine, Anna hiçbir şey öğrenmemiş gibi davrandı! Anna, Chloe'nin hava atma niyetini açıkça görebiliyordu. Alay etti, pek tepki vermedi. "Elbette, vaktimiz var. Sana yavaş yavaş öğretirim." Tam o sırada, uzun boylu ve yakışıklı bir adam sahnede belirdi ve Büyükanne Dawson'ın merdivenlerden yukarı çıkmasına yardım etti. Tek bir bakışla Anna'nın kalbi battı. O adamdı! 'Neden Büyükanne Dawson'ın yanında duruyor? Ve neden ona bu kadar sıcak gülümsüyor?' diye merak etti. 'Acaba o...' Anna keskin bir nefes aldı. Yüzünün rengi soldu.