Anna tam pantolonunun düğmelerini açmak üzereydi ki aniden durdu. Liam ona bir bakış attı, dudakları gülümsemeye benzer bir ifade almıştı. Bakışları, pantolonunun düğmelerine yerleştirdiği parmaklarına kaydı. "Neden durdun?" Anna gözlerini kıstı, uzun kirpikleri birbirinin üzerine düştü. Alay ederek, "Çıkarsam bile ne yapabilirsin ki? Sen gaysın!" dedi. "..." Gözlerinin arkasında yoğun bir alev parladı. Bu minik kadın ona nasıl gay derdi! Dahası, ona hiçbir şey yapamayacağını ima ediyordu! Bu onun iddialılığını mı sorguluyordu? Anna'ya doğru yaklaştı. Serin nefesi Anna'nın yanağına değdi. Yanağını gıdıklayan minik tüyler gibiydi. Vücudunda uyuşma hissi belirdi. "Dene beni," diye meydan okudu. Sesi alçak ve boğuktu, baskıcı bir hak iddia tonu vardı. Şaşıran Anna bir adım geri attı ama kendini duvara yaslanmış buldu. Liam bir adım ileri gitti, bir elini duvara dayadı ve onu sıkıştırdı. Daha da yaklaştı ve başını eğdi. "Ne oldu? Cesaretini mi kaybettin?" Başını yukarı kaldırdı, gözlerini onunkilerle kilitledi. Derin karanlık gözleri, karanlıkta bir kartalınki kadar keskin görünüyordu. Yıldız ışığını yansıtan derin mavi bir okyanus gibi, gözleri ona hem soğukluk hem de uyuşukluk hissi veriyordu. Anna'nın kalbi şiddetle çarpıyordu. Korkmuş küçük bir geyik yavrusuydu ama cesur bir görüntü sergilemeye devam etti. "Korkacak hiçbir şeyim yok! Eğer kıyafetlerini çıkarmaya cesaret edersen, ben de bakmaya cesaret ederim!" diye karşılık verdi Anna. Liam alaycı bir şekilde güldü. Kemerini çözmeye başladı. Anna çok fazla içmiş olmalıydı. Aksi takdirde, asla ona bakakalmazdı; bakışları asla onu şaşkınlıkla izlemeye sabitlenmezdi. Sonuçta, Hamilton ailesinin en büyük kızı ve saygın Lincoln Grubu'nun tek varisiydi. Halkın gözünde her zaman sessiz ve ağırbaşlı genç bir kadın olmuştur. O anda, o kaideden düşmüş gibi hissetti. Liam kemerini çözdükten sonra durdu. Görünüşte sessiz ve tutucu olan kadının, ona böyle bakmaya cesaret edeceğini beklemiyordu. Anna alay etti. Başını salladı ve bulanık gözlerle ona baktı. "Hımh! Cesaretin yoksa kendini zorlamana gerek yok!" "..." Liam'ın göğsü sıkıştı. Anna, onu duvara sıkıştıran kolunu itti. "Çekil yolumdan, seni gay!" Sonra parmağını ona doğru uzattı ve bağırdı, "Bütün erkekler çöptür!" "..." Liam bu kadının ne kadar sarhoş olduğunu merak etti. İnce ve narin bileğini yakaladı ve arkasındaki duvara bastırdı. "Bir alev yaktın, şimdi kaçmak mı istiyorsun?" "Ne... Ne alevi?" Anna başını yavaşça salladı. Şarap kokusu hala nefesinde kalıcıydı. Minik dudakları hafifçe aralandı. Tadılmayı bekleyen güzel kırmızı bir kiraz gibiydiler. Liam aniden vücudunun kaynadığını hissetti. Boğazı çöl gibi kurumuştu. Diğer elini de yakaladı. Alçak, derin bir sesle, "Bu alev," diye cevapladı. Liam eğildi ve doğrudan kiraz dudaklarına yöneldi. Kişisel alanına daldı, nefes alma yeteneğini elinden aldı. Kurnaz dili ağzına kaydı. "Mmm..." Anna var gücüyle itti ama kaslı göğsüne karşı gücü, üzerine düşen bir pamuk topundan farksızdı. Liam ilk kez bir kadının dudaklarının onunki kadar tatlı olduğunu tatmıştı. Nefesindeki hoş şarap kokusu, sarhoş kadının cazibesini artırıyordu. Kurtulmak için çabaladı ama yaptığı her kıvrım onu daha da azdırıyordu. Artık kendini tutamıyordu - içindeki kükreyen alevi artık bastıramıyordu. Onu gelin gibi kucağına aldı ve banyodan dışarı çıktı.