“Yani, demek istediğim şu ki,” diyor Janeen, omletini bir tabağa kaydırırken omuz silkerek. “Bir erkeğin, kız arkadaşının dostlarıyla ve ailesiyle tanışmak istememesi endişe verici bir durumdur. Hem kim ki bu Daniel denen herif, neyin nesi?”
Bu sözleri duyduğumda, mutfaktan sadece üç basamak uzakta, merdivenlerde olduğum yerde donakaldım. Janeen ile babamın gerçekte ne düşündüğünü duymayı umarak kımıldamadan durdum.
“Ben de diyorum ki,” diyor babam, masadaki sandalyesinde omuz silkerek. “Bence Fay’e biraz daha güvenmelisin. O akıllı bir kız.” Dönüp doğrudan bana baktı. “Öyle değil misin, ufaklık?”
Kulak misafiri olurken yakalandığım için utanarak yüzümü astım. Son basamakları da inip mutfağa girdim ve babamın yanağına bir öpücük kondurup yanındaki sandalyeye oturdum. “Akıllıyım ama artık bir çocuk değilim. Bu lakabı güncelleme zamanı geldi.”
“Asla,” dedi bana gülümseyerek. “Sen sonsuza dek benim ufaklığımsın.”
Janeen bana bir tabak yumurta getirdi, başımı okşadı. Kan bağımız olmasa da, bana her zaman insanı küçümseyen bir abla gibi davrandı. Annemle David evlendiğinde onlarla yaşamaya gelmiştim.
Düğünden sadece iki yıl sonra annem bir araba kazasında ölmesine rağmen, David bana onu babamdan başka bir şey olarak görmem için hiçbir sebep vermedi. Onu kan bağım olan herhangi bir akrabam kadar çok seviyorum. Biyolojik babama dair hiçbir anım yok ve nerede olduğuna dair hiçbir fikrim de.
“Peki, neymiş bu herifin olayı,” dedi Janeen, karşımdaki sandalyesine yerleşerek. Erkekler hakkında konuşmaya her zaman bayılır. “Onda bir şey olmalı, özellikle de daha önce hiç kimseye erkek arkadaşım demediğin için.”
Yanaklarım kızardı. Haklıydı ama... ilk ilişkimin şimdiden bir felaketle sonuçlandığını henüz bilmiyorlardı. Bir iki haftaya bir şeyler uydururum.
“Şey, bana karşı gerçekten çok nazik,” dedim, çatalımı alıp yumurtalarıma dalarak. “Tanıştığım diğer erkekler gibi değil. Onlar hep çok gürültücü ve sinir bozucular. Daniel ise... farklı. Bir centilmen,” dedim küçük bir gülümsemeyle.
Ve gün gibi aşikâr bir şekilde eşcinsel olduğunu da içimden eklemeden edemedim. Gülümsemem yüzümden silindi. Ama gerçekten, bunu henüz bilmelerine gerek yoktu. Bu konuşmadan kaçmak için sabırsızlanarak yumurtalarımı hızla yedim.
“O... nazik mi?” diye sordu Janeen, ses tonu şüpheci bir şekilde, tek kaşını kaldırarak. Kafam karışmış bir halde ona baktım ve başımı salladım. Güldü. “Ah, zavallı Fay!”
Çatalımı bıraktım ve dik oturdum. “Ne? Ne var bunda?”
“Ne yani, sana sadece narin narin mi dokunuyor? Şehirde seni prensesler gibi mi gezdiriyor?” Sesi burada alaycıydı, sanki bunlar kötü şeylermiş gibi söylüyordu. “Seninle kitaplar hakkında mı konuşuyor?”
“Evet?” dedim, kaşlarımı çatarak, biraz sinirlenerek. “Ne var bunda!?”
“Fay!” dedi, öne eğilip gülerek. “Hadi ama, kanını biraz kaynatacak birini istemez misin? Yanağına ufacık bir busecik konduran birini değil de, seni yatağa fırlatan, üzerine tırmanma isteği uyandıran birini –“
“Pekâââla,” dedi babam yavaşça, onun sözünü keserek ve ellerini aramızda uzatarak. Yine de yüzünde iyi niyetli bir gülümseme vardı. “Bu, bir babanın duyması gerekenden biraz fazlası.”
Janeen buna güldü, ağzına bir lokma daha yumurta attı. “Tamam, tuşe baba, ama yine de. Fay, bebeğim,” bana yalvarırcasına baktı. “Bu herifin gey olmadığından emin misin?”
Bunu duyunca tabağıma bakarken yüzüm kıpkırmızı kesildi, derin bir utanç kapladı. Lanet olsun, nereden bildi?!
“Aman tanrım,” dedi, tüm merakıyla öne eğilerek. “Öyle mi!?”
“Hayır!” diye itiraz ettim, çatalımla yumurtalarıma saplayarak. “O –“
Ama ne diyeceksem, Janeen’in kahkaha tufanında boğulup gitti.
Birkaç an sonra babam sert bir sesle, “Hadi ama Janeen,” dedi. “Eminim bu Daniel harika bir adamdır.” Sonra gözlerinde biraz acımayla bana baktı. “Onun da dediği gibi, o yalnızca bir centilmen.”
“Tamam, tamam,” dedi Janeen, neşeden akan gözyaşlarını silerek. “Ben sadece bizim Fay bebeğimiz için daha fazlasını istiyorum! İlişkinde saygının yanı sıra tutkuyu da hak ediyorsun ve... kitap muhabbetini, ya da her ne yapıyorsanız onu.” Omuzlarını silkti.
“Çok mutluyum,” diye mırıldandım, yumurtalarımı olabildiğince çabuk bitirerek.
“Benimle kulübe gel,” dedi Janeen, uzanıp elimi tutarak. Anlaşmaya çalıştığını anlayabiliyordum. “Bu gece çalışmıyorum, gidip biraz eğlenebiliriz! Bedava içkilerimizi alırız ve kızlarla tanışırsın!”
Tereddüt ederek ona baktım. Janeen’i seviyordum ama tamamen farklı dünyalarda yaşıyorduk. Ben hayatımı okulda ve kafelerde geçirirken, Janeen bir gece kuşu olmuş, çeşitli kulüplerde striptizci olarak çalışmıştı. Ucuz, pespaye yerler değil, bilakis işine bir sanat türü gibi saygı duydukları gerçekten üst düzey kulüplerdi bunlar. Çok yetenekliydi ve bir ton para kazanıyordu.
“Hadi amannn,” diye sızlandı. “Bedeninle biraz daha bağ kurmanı, kanının akmasını sağlarız.” Sandalyesinde dans etti, bize bazı hareketlerini gösterdi ve uzun mor saçlarını seksi bir hareketle savurarak bitirdi.
Güldüm. Janeen’in o kadar hayat dolu bir karakteri var ki, gittiği yere gitmek istememek zordu. Tabağımı bitirirken, “Düşüneceğim,” dedim. “Yapmam gereken bazı işler var –“
“İş güç,” dedi, gözlerini devirerek ve hem kendi tabağını hem de benimkini alarak. “Çok fazla çalışıyorsun. Biraz eğlen, bebeğim!”
Ona gözlerimi devirdim ve oturma odasına geçerken babamın omzunu patpatladım. Gazetesini aldı, gözleri şimdiden spor sayfasındaydı.
Janeen mesleğine ilk başladığında, bunun babamı rahatsız edip etmediğini merak etmiştim. Ama o sadece Janeen'i tam olarak istediği şeyi yapmaktan alıkoymanın bir yolu olmadığını, o yüzden neden ona ayak uydurmayayım ki dedi. “Hem,” demişti. “Kendine saygı duyduğu sürece, ister tangayla dans etsin, ister tütüyle, benim için ne fark eder? Bırak mutlu olsun.”
Bu anıyı hatırlayınca gülümsedim, böylesine iyi bir babam olduğu için bir kez daha minnettar oldum.
Oturma odasında dizüstü bilgisayarımı açtım ve bir arama motoru açtım. Zihnim, Janeen’in bedenimle ve içgüdülerimle daha fazla bağ kurmam gerektiği fikrine kaydı. Yanaklarım kızardı ve kendimi –tuhaf bir şekilde– arama çubuğuna Kent Lippert yazarken buldum.
Sonuçlar beni şaşırttı. Babamın her gece izlediği haber kanalı Lippert’ı Mafya Kralı olarak adlandırıyor, sürekli kirli işlerini detaylandırıyordu, ama baktığım siteler onu Silikon Vadisi’ndeki bir teknoloji şirketinin önünde dururken gösteriyor, ona CEO diyordu.
Başka bir site, birçok işletmesinin olumlu yorumlarını listeliyordu ve çalışanlar onun harika bir patron olduğunu öne sürüyordu. Bir diğeri ise… aman tanrım, o fotoğrafta el sıkıştığı Brad Pitt miydi?
Bu sonuçlara göz gezdirirken saçlarımı ellerimde topladım, farkında olmadan örmeye başladım, geçen gün hapishanede tanıştığım o acımasız adamla bu görüntüleri eşleştirmeye çalışıyordum –
“Neye bakıyorsun öyle?” dedi Janeen, kanepeye kendini atarak ve dizüstü bilgisayarı elimden kaparak.
“Hey!” dedim, kapmaya çalışarak. “Janeen, geri ver!”
“Ooooo,” dedi, sayfadaki Kent’in fotoğrafları arasında gezinirken. “İşte bu, kesinlikle içimdeki ateşi körükleyebilecek yakışıklı bir adam,” dedi, takdirle başını sallayarak. “Kim bu herif?”
“Kent Lippert,” dedim, dizlerimi göğsüme çekerek. “Geçen gün hapishanede onunla röportaj yapmam gerekti. O... ürkütücüydü.”
Janeen gözlerini bana çevirdi, düşünceli bir şekilde. “Seni korkuttu mu?”
Omuz silktim. “Biraz.”
Gözlerini biraz kıstı, dizüstü bilgisayarı tak diye kapattı. “Tamam, karar verildi. Bu gece benimle dışarı çıkıyorsun, bebek Fay,” dedi, kanepenin diğer ucundan gelip bana kocaman sarılarak. “Eşcinsel erkek arkadaşın ve korkutucu Mafya Kralı’yla zor bir hafta geçirdin. Biraz eğlenmen lazım!”
Beni sarmalamasına izin vererek güldüm. “Tamam, tamam! Aman tanrım, geleceğim.”
Hayatımın bu ayrı gibi görünen yönlerinin sadece birkaç saat içinde ne kadar iç içe geçeceğinden o an ne kadar da habersizdim.








![İlk Tadında Aşk [Üvey Babasının Gözdesi]](/_next/image?url=https%3A%2F%2Fcos.ficspire.com%2F2025%2F07%2F15%2F3128ad2ae6cf4688a219b4d8968c0d49.jpg&w=384&q=75)







![İlk Tadında Aşk [Üvey Babasının Gözdesi]](/_next/image?url=https%3A%2F%2Fcos.ficspire.com%2F2025%2F07%2F15%2F3128ad2ae6cf4688a219b4d8968c0d49.jpg&w=128&q=75)