Bir saat sonra kulüpteyiz.
Finn, kırmızı kadife perdeleri geçip neon ve günahla dolu bir odaya girerken elimi sıkıca tutuyor.
Müzik o kadar yüksek ki, kaburgalarımda hissediyorum. Bas, ikinci bir kalp atışı gibi titreşiyor.
"Buraya," diyor Finn, beni sahnenin kenarına yakın bir kabine doğru çekerek.
Kırmızı bir koltuğa düşüyoruz ve bir kadının direğin üzerinde ters takla attığını, kıçının havada,
















