Hemen yanına koşup kollarımı omuzlarına doluyorum. Hatırladığımdan daha zayıf ama varlığı aynı derecede sağlam. Parfümünün tanıdık kokusu, gardenya ve odunsu bir şeyler, duyularımı dolduruyor.
"Aman, aman, yavaş ol evladım," diyor gülerek. "Büyükannen, kendini ona attığın zamanki kadar güçlü değil artık."
Mahcup bir gülümsemeyle ondan ayrılıyorum. "Gerçekten sen misin?"
"Ne? Gözlerin mi bozuluyor?
















